arkeoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
arkeoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pazar, Eylül 21, 2014

UNUTULMUŞ KRALLIK: ALALAH - THE FORGOTTEN KINGDOM: ALALAKH

Sergi Afişi
Ülkemizin güneyi ve onun da güneyinde, bu Sergi'deki resimaltlarından birinde de anlatıldığı gibi; son derece yoğun bir "uluslararası trafik" var... Herkes bu "trafik"! ile meşgul iken birileri de sessiz sedasız o toprakların altındaki uygarlıklarla meşgul... “Unutulmuş Krallık, Antik Alalah’ta Arkeoloji ve Fotoğraf” başlıklı Sergi de Hatay'daki Antik Alalah’ta 1936'dan 2014'e kadar yapılan kazılara ait görsel arşivi paylaşıyor. Beyoğlu'ndaki Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’ndeki sergide İngiliz arkeolog Sir Leonard Woolley başkanlığındaki kazı fotoğraflarının yanı sıra serginin küratörlerinden Murat Akar’ın fotoğrafları da yer alıyor. 

Şu haritayı görünce insan zaman makinesine girmiş gibi oluyor ve bugünkü gündem ile milattan binlerce yıl öncesi arasında afallayarak gidip geliyor...

Bu arada İngiliz kazı başkanının koruma (!) altına alıp İngiltere'ye  götürdüklerinin arasında en önemlilerinden biri olan Kral İdrimi heykelini görüp, İdrimi'nin ağzından geleceğe yazılmış mesajı okuyunca MÖ 16. yy'da da MS 2014'de de temel çelişkinin neredeyse aynı olduğunu düşünüyorsunuz...

Kral İdrimi'nin, durmadan onlara saldıran Hititlerden yakınıp, halkını nasıl düze çıkardığına dair verdiği mesaj, aynı heykelin üzerine çivi yazısı ile yazılmış. Mesajın sonu, bu heykeli tahrip edecek olanları lanetleyerek bitiyor...
Heykel şu anda British Museum'da sergilenmekte... Kaidesi ise Hatay'da olduğu yerde duruyor.
Giderken iki parça halinde imiş, orada birleştirilmiş. Wooley'in bu kazılarda da hep yanında olan eşi de yaşama veda etmiş o sırada. İdrimi'nin laneti mi yoksa yakalandığı hastalık mı nedeni? Kimbilir...
Kazıların güncel fotoğrafları da çok ilginç. Bölge Sit alanı olduğu halde orada hatta kazı alanının içinde ikamete devam eden insan yaşamlarından, kaçak motor yağı trafiğinin kalıntısı plastik varil yığınlarına kadar kesitler/saptamalar var... 

Sergi metinlerinden alıntı:
Yakın Doğu Tunç Çağı arkeolojisinin kilit merkezlerden biri olan Antik Alalah (modern adıyla "Aççana Höyük"), Anadolu, Yakın Doğu ve Doğu Akdeniz Tunç Çağı (İÖ 2000-1300) kültürlerine ait bulguların açığa çıkarıldığı kozmopolit bir başkent olarak biliniyor. Orta ve Geç Tunç çağlarında Mukiş Krallığı’nın başkenti olan Antik Alalah’ın farklı dönemlerine ait kazı fotoğrafları kente karşılaştırmalı bir bakış açısı sunuyor. Koç Üniversitesi’nin akademik desteği ve Aslıhan Yener’in başkanlığında sürdürülen Aççana Höyük, Antik Alalah Kazısı, Türkiye’nin en geniş ve kapsamlı bilimsel arkeolojik kazılarından biri. 
Bir Not: "Sergi Adabı" 
Dün (20 Eylül 2014, Cumartesi, 15.00 suları) bu sergiyi gezerken etrafa hiç aldırmayan, bağıra çağıra hatta çömelip yere oturarak Güneydoğu Anadolu'ya yapacakları gezi planlarını tartışan hanımefendi grubuna ve uyaranlara sesini yükseltip "Tammamm, anladık, 3 kere özür diledik işte" diye bağıran "kabadayı beyefendi"! ye buradan selamlar! Her kim iseler... 

Cumartesi, Kasım 16, 2013

YARIN: ARMADA'DA IVIR ZIVIR TARİHİ MÜZAYEDESİ

Yarın, Armada Otel'de ilginç bir etkinlik var; batılıların "Ephemera" dediği, koleksiyoncular için çok önemli olabilen, geçmişten günümüze gelebilmiş kimi objeler, belgeler, kitap, harita, pul vb basılı malzeme, eski ürünler gibi şeylerin müzayedesi!

"Ephemera"; 2003 yılından beri Türkçe'ye de "Efemera" olarak girmiş.
Vikipedi'de bu konuda hayli ayrıntılı bir açıklama var:

Kelime Eski Yunanca kökenlidir ve "bir günden fazla dayanmayan" anlamına gelen "ephemeron" un çoğul şeklidir. Etimolojik olarak Eski Yunanca ephēmerón (εφημερόν) "bir gün ömrü olan Mayıs böceği" anlamına gelen bir isimdir. Bundan türetilmiş ephēmerós (εφημερός) ise "günlük" anlamını taşır. ēméros (ἡμέρος) ise "gün" anlamına gelir. Bu iki söcüğün bileşiminden türetilerek İngilizce'ye giren "ephemera" ise bu dilde kısa ömürlü şeyler, kalıcı olmayan yayınları tanımlamak için kullanılmıştır. Bu materyaller, biriktirilmek amacı ile üretilmemiş kısa ömürlü ve başlangıçta fazla değer taşımayan, ancak sonradan bazı koleksiyoncular tarafından koleksiyon malzemesi haline getirilmiş "ıvır zıvır" ürünlerin genel adıdır. Bu ürünler genellikle basılı materyalleri kapsar. Sözcük 2000 yılında Türkçe'de kullanılmaya başlamıştır[3].
Bu efemera ürünlerinin arasında okul diplomaları, karneler, otobüs sinema biletleri, piyango biletleri, spor toto kuponları, gazete nüshaları, tanıtım broşürleri, mektuplar, kartvizitler, lokanta menüleri, tapu senetleri, noter senetleri, banka dekontları, çikolata ve sakızlardan çıkan kartlar, sigara kâğıtları, posterler, pasaportlar, fotoğraflar, kartpostallar, düğün davetiyeleri gibi gündelik hayatın ayrıntılarını belgeleyen materyaller sayılabilir.
Bugün özel koleksiyoncular dışında büyük ulusal kütüphaneler ve müzeler de tarihin belli bir alanına ışık tutabilecek efemera koleksiyonları barındırmaktadırlar.

17 Kasım 2013, Pazar günü, saat 14.00'de Armada Otel Preveze Salonu'nda yapılacak Müzayede'ye ilişkin olarak, konunun ülkemizdeki üstadı Gökhan Akçura'nın üslubu ve ilginç içeriği ile tadına doyum olmayan metin ise şurada:
 "Ivır Zıvır Tarihi Müzayedesi'ne Önsöz"…

Cumartesi, Mart 30, 2013

ERKMEN SENAN ve WEB'DEKİ MİLLİYET...

Ayşegül Sönmez'in bugünkü Milliyet'te yayımlanan "Bizden Birşeyler Merakı" başlıklı yazısını okurken duydum adını ilk kez Erkmen Senan'ın... Hele çoğumuzu çok olumsuz etkileyen bir konuya odaklandığını da okuyunca daha önce tanımadığıma iyice hayıflandım... Sönmez şöyle diyordu:

"...Takıntılı bir şekilde Türkiye’nin bütün ören yerlerini geziyordu Erkmen. Fotoğraflıyor, blogunda yayınlıyordu. Resimlerinin konusu da bu kazı yerleriydi... Ama bütün ironisiyle...  
Antik mezar yanı tostçuları, lahite işeyen kotlu erkekleri, dor sütün bitişiği beton hediyelik eşyacılarıyla... Erkmen Senan’la sonra bir sergi yaptık. Rumeli Han’daki Artsumer’de. Artsumer, çoktan Karaköy’e taşındı. Erkmen Senan, geçtiğimiz salı günü hayata veda etti... "

Milliyet'in Internet versiyonu, nedense basılı gazeteden çok farklı bir politika izliyor. Gerek içerik gerek teknik olarak... En başta haberlerdeki bazı kelimelere verilen bağlantılar ("etiketleme") meselesi var. O bağlantıları tıklarsanız haberin içeriğiyle ilgisi olmayan binlerce başka içerik çıkıyor karşınıza ve tabii sağında solunda onlarca reklam. Neyse, bu başka bir konu. Sönmez'in haberini okuyan meraklı okur, Erkmen Senan'ın blogu'ndan bahsedilen yerde, arama motoruna gitmeden, o bloga bir link bulmayı beklemez mi? Elbette bekler. Beklemese bile bir Internet yayınının basılı yayından farkı da bu gibi özelliklere özen göstermiş olmasıdır... 

Eski bir Milliyet'li ve Milliyet'te web'deki anlamlı kültür sanat kaynaklarına dikkat çekmek için bu blogun doğmasına da yol açan haftalık yazılar yazmış biri olarak Erkmen Senan haberinin bağlantılarını bari buraya ben yazayım dedim!

Erkmen Senan- Kişisel Blogu

Çarşamba, Nisan 29, 2009

TAY - ARKEOLOJİK TAHRİBAT RAPORU 2008

...Toprak altından çıkan ve toprak üstünde bulunan eski uygarlıklara ait kalıntılar, “kültür mirası” kavramı ile, üzerinde sonsuz tasarruf yetkisine sahip olunan bir “mal” haline gelmesine neden olmaktadır. Bunun yerine bu kültür değerleri, gelecek nesillere korunarak aktarılması için kültür ve tabiat varlıkları olarak anılmalı ve “emanet” olarak benimsenmelidir...
TAY - ARKEOLOJİK TAHRİBAT RAPORU 2008

Marmara - Bizans Raporu da şurada.

Salı, Ocak 22, 2008

Prof.Dr. UFUK ESİN...

Türkiye'de 'arkeometri'nin başlamasına öncülük eden, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) şeref üyesi Prof. Dr. Ufuk Esin, son yolculuğuna uğurlandı...