Gönül Paksoy,
bu boncuk etkinliğine damgasını kuvvetli vurmuştu. Öyle ki programda hiç olmadığı halde -son anda açılışa katılacak bir ABD'li kadın sanatçının gelmemesi ve yaşanan panikten sonra "Onun yerine Gönül hanım konuşsun" denmesi üzerine-
"Yenilebilir Boncuklar" kavramıyla durduk yerde bir boyut eklemiş olaya...
Konuşmasına başlarken, (ben o sırada orada yoktum, kendi ağzından dinledik bunu Arkeoloji Müzesinde)
"-Hanginiz kulağınıza kirazdan küpeler takmamışsınızdır?" diye girmiş.
Sonra "boncuk" kavramının "yenilebilir" de olabileceğine getirmiş lafı. Üstelik yenilebilir boncuklarla yapılacak şeylerin "hediye edilebilirliği"ne de... "
Böyle herşeyi olan, hiçbirşeye ihtiyacı olamayan birine bir hediye vereceğinizde onun sevdiğini bildiğiniz yiyeceklerden yapılmış bir kolye verebilirsniz" demiş. "
Ya da tersi" diye devam etmiş. "
Sizin o sırada paranız yoktur, kalkıp makarnaları boyayıp harika bir obje yapıp, dostunuza armağan edebilirsiniz" demiş. Özellikle batılı katılımcılar hayran kalmış bu yaklaşıma. Sonra da şey dedi, o akşam boncuk yerine kullanılabilecek yiyeceklerden kıyamet gibi (çeşit ve miktar olarak) getirip ortaya yığmış. Kapışılmış malzeme delegeler tarafından hemen...
Gönül Hanım "
Buyrun dilediğinizi alın, yiyin, ama dilerseniz bu akşam biraz da bu konuyu düşünün, çalışın, tasarlayın ve yarın getirin buraya sergileyelim, bakalım neler çıkaracaksınız" demiş. Biz pazar günü Rezan Has'a gittiğimizde harika bir ekstra sergi ile karşılaştık. Gerçekten de bu yenilebilir boncuklarla muhteşem tasarımlar ortaya çıkarmışlar, siyah bez mankenlere takmışlar, onlar da gelenleri iki sıra halinde karşılıyorlardı. (İlk defa makinesiz gittiğime pişman oldum)
Aklımda kalan malzeme örnekleri: (Genellikle kolye yapılan) Tropikal meyva kuruları, karanfil tohumu, iğde, zeytin, domates, alıç, elma, kağıtlı okaliptus şekerleri, mandalina, portakal, çiftekavrulmuş lokum, antep fıstığı, kabuğuyla yer fıstığı, salata malzemeleri, ne bileyim allah ne verdiyse işte...