Cuma, Aralık 26, 2003

Tanpınar görebilseydi...


EMİNÖNÜ PLATFORMU’NUN “EMİNÖNÜ HEMŞEHRİLİK BEYANNAMESİ” 29 ARALIK PAZARTESİ GÜNÜ İMZAYA AÇILIYOR

Bir dünya kültür mirasının tam da ortasında, İstanbul’un tarihi yarımadası Eminönü’ne eskiden sahip olduğu itibarı iade için kurulan “Eminönü Platformu”, şimdi de “Eminönü Hemşehrilik Beyannamesi”ni 29 Aralık 2003, Pazartesi günü, Nuruosmaniye Caddesi’nde törenle imzaya açıyor!

Eminönü Platformu (*) , 29 Aralık 2003, Pazartesi günü, saat 12.00’de Nuruosmaniye Caddesi üzerinde düzenlediği sokak töreninde, “Eminönü Hemşehrilik Beyannamesini”ni Eminönülü’lerin imzasına açacak. Platform, böyle bir etkinlikle, hemşehrilik bilincini pekiştirmek ve yaklaşan yerel seçimlerde katılımcı demokrasinin sağlıklı işlemesi ve seçmenlerin kime oy vereceği konusunda daha bilinçli davranmaları, özellikle seçmen listelerindeki kayıtlarını 5 Ocak 2003 akşamına kadar kontrol etmeleri için simgesel olarak bir “toplumsal sözleşme” kavramından yararlanmayı amaçlıyor... “Eminönü Hemşehrilik Beyannamesi”yle -Ahmet Hamdi Tanpınar’a da bir gönderme yapılarak-, vatandaşlardan, “şehirde belediyenin veya devletin bir misafiri gibi” oturmayıp, “çevresine sahip çıkarak, onu koruyacağı” yolunda söz alınıyor...

Program:
12.00 – Nuruosmaniye Caddesi’nde Toplanma ve Açılış (Cağaloğlu) - Ahırkapı Roman Orkestrası
12.15 – Platform Sözcülerinin konuşmaları
12.30 – 13.00 “Eminönü Hemşehrilik Beyannamesi”nin imzaya açılması

----------------------------------------------------------------------------------------------------------
(*) Ayrıntılar ve "Beyanname" metni http://eminonuplatformu.org web sitesinde...


Iyi ki doğdun Sanat Haber...


Kutlamayi kacirdiysaniz tiklayin!

Füsun Özbilgen'in SanatHaber.net'i 1 yaşına basarken, yanında bir de "e-dergi" kardeşi oldu: Salyangoz...
Özbilgen ve ekibini içten kutluyorum...

Pazar, Aralık 14, 2003

üşenme, oku!


anti-pop'ta "İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi"




Semaver Kumpanya'nın 12. Gece'si İtalya'da!




Semaver Kumpanya’nın Onikinci Gece’ si 16, 17, 18 Aralık’ ta Roma’ da Teatro Vascello sahnesinde olacak. Teatro Vascello bu sezon “Shakespeare’e Teşekkür“ adı altında düzenlediği etkinlik programında Türkiye’ den Semaver Kumpanya’ya yer verdi.

Semaver Kumpanya; geçtiğimiz seneden bu yana Onikinci Gece’ yi Çevre Tiyatrosunda ve Türkiye’nin dört bir yanında sahneledi. Onikinci Gece Çevre Tiyatrosu’nda izleyebilirsiniz..

Semaver Kumpanya'nın web sitesi de yayına girdi: http://www.semaverkumpanya.com




Mehmet Bayhan'ın çağrısı:


Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Fotoğraf ve Video Programı
2. Uluslararası Fotoğraf Yarışması
Sergi Açılışı ve Ödül Törenine
............. Çağrı .............

16 Aralık Salı 15.oo
Fotoğrafseverleri Bekliyoruz.
----------------------------------------------
Açılışa gelemeyecekler için :
20 Aralık Cumartesi 11.oo - 16.oo
arasında da sergide olacağız...


Perşembe, Kasım 20, 2003

Diyarbakır, Yiğityolu Köyü'ne el verelim!



Öğretmen Rıdvan Sadık'tan mesaj geldi:

--------------------------------------------------------------------------------


----- Original Message -----
From:
To: "avniye.tansug"
Sent: Tuesday, November 18, 2003 6:07 PM
Subject: MERHABALAR...!


17.11.2003 / DİYARBAKIR


Öncelikle sizi bu denli rötarla rahatsız etme cür'etinde bulunduğum için anlayışınıza sığınarak özür diliyorum. Şu an Diyarbakır İline 45 km uzaklıktaki bir köy ilköğretim okulunda görevime devam ediyorum.

Şimdi anlayışınıza sığınarak ilk olarak Adıyaman'ın akabinde şu anda görev yaptığım okulu arz etmeye çalışacağım:

Size daha önce de telefonda arz etmiş olduğum üzere Adıyaman İli Kahta İlçesi Göçeri İlköğretim Okulunda 1998 yılı 24 Kasım'ında göreve başladım. 1960 'lı yıllarda 52 köy ve mezranın orta yerinde 25.000 insanın ikamet ettiği bir yerde Ziraat Meslek Lisesi adı altında temeli atılan , 1969 yılında inşaatı biten ancak gerek il ve ilçe merkezine uzaklığı ve gerekse de o tarihlerde böylesi bir yapılanmanın bölge itibariyle çok "lüks" bulunmasından dolayı okul 1994 yılına kadar gübre deposu, tütün deposu, evleri Atatürk Baraj Gölü altında kalan vatandaşların istihdamında kullanılmış, uzun bir süre de acı bir itiraf ki çevre köylerin hayvanlarının barınağı olarak kullanılmış.

Ancak 1994 yılında Ülkemizin İlk Taşımalı okulu ünvanını da alarak eğitim - öğretime açılmış. Ama sadece açılmış. Çünkü ben 1998 yılı itibariyle çevre bir okuldan geldiğimde okul tabir-i caiz olacaksa virane bir haldeydi. Öğrencilerimle beraber okulun 3. Katından hayvan gübresi temizlediğim günleri anımsıyorum şimdi tatlı bir buruklukla birlikte. Okulda eğitim araç-gereci namına bir şey olmadığı gibi kayıtlı 434 öğrencinin sadece ama sadece 198'i okula devam ediyordu.
Silsile yolu ile Valilik makamına kadar bürokrasi kapılarını yüzlerce kez aşındırdım. Ama 2 yıl içerisinde bir arpa boyu dahi yol gidemedim.
Geçen her saat , her gün, her ay zayıf ve eksik yetişen bir nesil anlamına geliyordu. Ben de bir eğitimci olarak biliyordum ki yıkılan bir binanın onarımı, hastalanan bir insanın tedavisi, kaybedilen bir servetin tedavisi belki mümkündü ama kimse giden zamanı geri getirmeye muktedir değildi . Geçen zaman öğrencilerimin eksik ve yanlış yetiştirilmesi anlamına geliyordu. Eksik ve yanlış yetişen nesillerin de biricik ülkemin başına tedavisi mümkün olmayan birer yara olacaklarını düşünüyor ve vicdan azabı ile karışık çaresizlik içinde kıvranıyordum.
Tüm bu düşüncelerden yola çıkarak 2000 yılının başlarında yurt çapında bir yardım kampanyası başlatma kararı aldım. Aklıma gelen, bulabildiğim, ulaşabildiğim her yeri ama her yeri mektup, faks, e-mail yağmuruna tuttum.

Yaklaşık 3 ay içerisinde çabalarım meyve vermeye başladı. Okuluma yardımlar gelmeye başladığında oturup çocuklar gibi ağlamıştım sevincimden. Çünkü öğrencilerim çikolataları, gofretleri tv reklamlarından tanıyorlardı sadece. Okula gelen muzu kabuklarıyla yemeye çalışan 7. Sınıf öğrencisi tahayyül edebilir misiniz? Peki ya henüz ilkokul 1. Sınıfta olduğu halde sabah henüz güneş doğmadan elinde ekmeğinin üzerine sürdüğü salça ile birlikte yarı uykulu gözlerle tütün kırmaya çalışan bir öğrenciyi? Hastalığı haricinde ki ölümcül hasta olmadan o da mümkün değildi ilçe ve il merkezini görebilme şansı olmayan çocukları canlandırabilir misiniz kafanızda? Çocuklarımı Adıyaman İl Merkezine minibüslerle sınavlara götürdüğümde çarpışan otolara bindirdiğimde oturup ağlamıştım çocuklar gibi.

Bu tablo içinde ilk etapta okuluma taşınan 34 köyde maddi imkansızlıklardan dolayı gönderilemeyen öğrencilerimi kazanmak için gönüllü öğretmenlerimle beraber köy köy dolaştım ve bütün öğrencilerimizi kazandık gelen yardımlarla. Velilerin kafasındaki gereksiz okul kavramı veya "şeytan mektebi" imajı yıkılmaya başlamıştı bu ziyaretlerle. Kısa bir süre sonra da tümüyle kayboldu gelişen diyalog ve işbirliği içinde.

Artık kız öğrencilerim okula gönderilmeye başlanmıştı. Üstelik 5. Sınıfı bitirir bitirmez deyim yerindeyse satılmıyorlardı , zoraki evlendirilmiyorlardı yüklü bir para karşılığında daha çocukken.
Sonuç olarak 2000 Mart / 2003 Temmuz tarihleri arasında gelen bu yardımlarla ;
-Okula gönderilmeyen ve bölgenin sosyo-ekonomik yapısı gereği erken evlendirilen 193'ü kız olmak üzere 397 öğrencimizi okula kazandırdık ve şu anda onların 19 tanesi Sağlık Meslek Lisesi öğrencisi.
-Okulumuza 10.645 kitabın bulunduğu halka açık bir kütüphane kurduk. Bu kütüphane ve açılan okuma- yazma kurslarıyla okur_yazarlık oranı % 9'lardan % 64'lere çıktı.
-Okulumuza en modern donanımla 1. Ve 2. Kademe olmak üzere 2 adt Fen Bilgisi Laboratuarı kuruldu.
-Yaptığımız müsamere ve sergilerle 1 fotokopi makinesi ve 3 adet bilgisayar aldık okulumuza.
- 2500 kitap, 1 tv, 160 civarında cd, 1 vcd ve diğer demirbaş eşyalarla okula tam donanımlı bir yabancı dil laboratuar kurduk. Üstelik oradaki büyüklerimizin deyimiyle bir köy okuluna.
- Gelen yardımlarla 35 sınıfın ısınma problemini çözmek için kalorifer sistemi kurduk.
- Bütün öğrenciler 3 yıl boyunca ne kitaba, ne kırtasiyeye, ne giyime tek kuruş para ödemediler. Zaten ödeyebilecek durumda da değillerdi.
Ve daha sayamadığım bir çok yenilik ve başarı ile okulumuz ilimizin ve ilçemizin en güzide okullarından biri haline geldi. Ve bütün bunlar sizin gibi eğitim gönüllüsü, eğitim dostu insanlar sayesinde gerçekleşti.
Bu zaman sürecinde 14 Anadolu Lisesi, 29 Sağlık Meslek Lisesi, 2 Eğitim Fakültesi, 1 Fen Lisesi, 6'sı Meslek Yüksekokulu'nda okuyan öğrencilerimiz oldu. Öğrencilerimiz 2002-2003 Eğitim ve öğretim yılında düzenlenen bilgi yarışmasında İlçe birincisi ve il ikincisi oldu 864 okulu geride bırakarak. Ve ben okulumdan gözü yaşlı ayrılırken 936 öğrencimin bu konudaki azim ve kararlılığını görmeye değerdi.

Sonuç olarak okulumu bölgede 8 yıl kalmanın verdiği tatlı yorgunlukla yepyeni ve enerji dolu genç bir kadroya teslim ederek D.Bakır'a geldim.
Ama şu anda bulunduğum okul Göçeri'den çok ama çok daha kötü ve herşey sil baştan. Kısaca anlatmaya çalışayım:

Öğrencilerimizin % 73'ünün evinde tv dahi yok.
Türkçe konuşabilmek büyük bir problem.
Öğrencilerin çantalarında ki çanta dediğim naylon poşetlerden ibaret kırtasiye namına hiçbir şey yok. Sadece bu öğretim yılında dağıtılan kitaplar mevcut.
Farklı renk ve büyüklükte ayakkabılarla okula gelen öğrencilerin sayısı azımsanacak gibi değil.
Okulun kayıtlı öğrenci sayısı 697, devam eden 534 öğrenci var.
Okul Karacadağ eteklerine kurulu olduğu için soğuk hava ve rüzgar biz yetişkinlerin bile kanını dondururken öğrencilerin üzerinde elbise namına bir şey yok.
Karacadağ sönmüş bir volkan olduğu için etraf simsiyah kayalara dolu ve bu yüzden tek karış arazi dahi yol tarım için. Bu yüzden velilerin hemen hepsi farklı bölgelere mevsimlik işçi olarak gidiyor, gitmek zorunda.
Okulda ve köyde su yok.


"Üşümüşsün Çocuk, Gördüm seni kar altında,
Buğusu Solmuş son Nefesini verirken,
Bingöl'den köye yürüyormuşsunuz abi kardeş,
Abin on yaşında sen ise sadece yedi...
Ilıcalar İlköğretim Bölge Okulu, yatılı...
Hafta Sonu Kabaçalı'ya yaya dönüyormuşsunuz,
Yol 25 km , iklim yaman...
Deşt Köprüsü'nde tipi bastırmış,
Köprü altına sığınmışsınız,
Sen Ferhat, abin serhat ve kuzen Cihan,
Ne üşüdünüz kimbilir çocuk...
Nasıl yandı ellerinizde tipi,
BİRBİRİNİZE SARILI BULMUŞLAR KÜÇÜCÜK CESETLERİNİZİ...
DAYAN ÇOCUK DAYAN, GÜZÜN, YAZA DÖNECEK YAKINDA...
HEP BÖYLE GİTMEZ YA BU ÜLKE...
MUSALLA TAŞLARINDAN, MUKAVVA KOVUKLARDAN, KÖPRÜ ALTLARINDAN, İNŞAAT KUYTULARINDAN KALDIRIP BAŞINI,
NEMLİ GÖZLERİNDEN ÖPMEK İSTİYORUZ...
TİNER TORBALARI YERİNE ELLERİNE ELDİVEN TUTUŞTURMAK İSTİYORUZ...
İSTİYORUZ Kİ AYAZDA DONMASIN AYAKLARIN,
İSTİYORUZ Kİ OCAKTA SÜTÜN OLSUN,
SOFRANDA KARNIN DOYSUN, DAYAN, DAYAN ÖLME ÇOCUK! AZ KALDI BAHARA....
SIK DİŞİNİ DAYAN ÇOCUK...!
HEP BÖYLE GİTMEZ YA BU ÜLKE, GÜN OLUR BU TİPİ DURUR ELBET,
DURMALI ÇÜNKÜ, AYDINLANMALI YARINLARIMIZ ....!
VE KİMBİLİR HİÇ TANIMADIĞIN BİRİLERİ,
GÜZEL TÜRKİYEMİN AYDINLIK YARINLARI NAMINA
SANA EL UZATIR , ÇEKER ALIR SENİ BU ZİFİRİ KARANLIKTAN...."


Kısacası durum bundan ibaret. Eğitimde fırsat eşitliğini avazımız çıktığı kadar bağırdığımız günümüzde bu çocuklara bu eşitliği sağlamak için kolları sıvadım şimdi ve sizin gibi büyüklerimin GÜZEL TÜRKİYEMİN yarınları adına yardımlarına, yönlendirmelerine ve desteğine ciddi manada muhtacım.

Şu ana kadar belirttiğim sebeplerden dolayı sizinle iletişime geçemediğim için tekrar tekrar özür diliyor; anlayış ve affınıza sığınıyorum ve bu şartlarda beni geri çevirmeyerek bu masum çocuklara ve okulumuza elinizdeki imkanlar dahilinde yardımcı olacağınıza dair taşıdığım derin inançla acele cevap beklerken, saygı ve selamlarımı sunuyorum size ve şahsınızda tüm vakıf üyelerine... 18.11.2003

Yiğityolu Köyü Mehmetçik İlköğretim Okulu Rıdvan SADIK
DİYARBAKIR ( Merkez )

E-mail : ridvansadik@ttnet .net.tr
Ev Tlf : ( 412 ) 237 18 34





Pazartesi, Kasım 17, 2003

21. yüzyıl için fanzin: anti-pop




TAY'dan geldi:



TAY Projesi,
5 yildir internet üzerinden yayinladigi
veri tabanlarinin yapisini, tümüyle degistirdi/yeniledi;
Türkiye’deki arkeolojik yerlesmelerin bilgilerine
daha kolay ulasilabilir hale getirdi.

Isterseniz bir göz atin:

http://tayproject.org

Simdi ise sirada
4 yillik arazi çalismalarimizdan (TAYEx) elde ettigimiz
güncellemeler var...

Saygi ve sevgilerimizle...

10. Yil 10. Yil 10. Yil 10. Yil 10. Yil 10. Yil 10. Yil 10. Yil 10. Yil
TAY Projesi / TAY Project

Turkiye Arkeolojik Yerlesmeleri

The Archaeological Settlements of Turkey


Aslanyatagi Sok. Sedef Palas 35/2
80060 Cihangir Istanbul TURKEY

Istanbul Tel/Fax: +90 (212) 244 3209 - +90 (212) 249 0520

e.mail: info@TAYProject.org

10. Yil 10. Yil 10. Yil 10. Yil 10. Yil 10. Yil 10. Yil 10. Yil 10. Yil



Ben de kutluyorum!


Pazar, Kasım 09, 2003

Çiler Belen'in kuşları...




2002 Kasım'ında burada sözetmiştim Çiler Belen'den:

Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Tekstil Bölümü mezunu Çiler Belen ise “Taş” temalı işlerinin yanısıra, geçmişi 13. yüzyıla kadar dayanan bir geleneğin temsilcisi olup, Akdeniz ülkelerinden İspanya, İtalya, Yunanistan’da da görülen ve bugün yokolmuş “çardak”ların, Antalya’da hâlâ bulunan örneklerinin korunmasına dikkat çekiyordu. “800 yıllık çardakları yok etmek yerine, koruma altına almak gerekir. Talandan kurtaramadıklarımızın hiç olmazsa suretleri kalsın diyerek onalrı resmettim” diyen Belen1993’den bu yana kıl tela, ham keten, ham ipek üzerine tekstil boyası ile çalışmalar yapıyor...

Çiler Belen, geçen yılbaşına doğru "Kuşlar" serisine başladı...
Bu yıl da (8 Kasım - 5 Aralık) İstanbul'da yeni kuşları görmek mümkün... Yalnız değil sergide:

DİSİPLİNLER ARASI GÖÇ

Yeşilin, güneşin. güzel iklimin peşinden giderler. Kuş dili konuşur, kuş kadar yerler.
Konamadıkları tek bitki; kuşkonmaz. Konarlar, kalkarlar, uçarlar, göçerler...
Özlem duyduğumuz şeyleri yaparlar özgürce.
Kısa süreli de olsa, bu cıvıldamayı yaşamak, kuş kadar özgür olmak istedik.

Çiler Belen, Ersin ŞEN, Nayad Bal HİBARDIYAN, Şeyda Gürsoy ÇOBAN

Sergi Pazar hariç 11.00 - 17.00 saatleri arasında açık.
Adres: Bağdat CD. Mine Apt. A Blok No.321 Daire: 1
Caddebostan

Perşembe, Kasım 06, 2003

“Yeniden Kurulan Yaşamlar”


80. Yılında Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi Sempozyumu

Avrupa Komisyonu tarafından finanse edilen ve AEGEE-Ankara (Avrupa Öğrencileri Forumu) tarafından yürütülmekte olan Türk-Yunan Sivil Diyaloğu Projesi çerçevesinde, Lozan Mubadilleri Vakfı’nın düzenlediği “Yeniden Kurulan Yaşamlar” Sempozyumu'nda Türkiye, Yunanistan ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden akademisyenler yer alacak. Üniversite öğrencileri ve Sivil Toplum Kuruluşları’nın temsilcilerinin de katılacağı sempozyum 7-8 Kasım 2003 tarihleri arasında İstanbul-Taksim Nippon Oteli’nde yapılacak.

Açılışını Lozan Mübadilleri Vakfı’ndan Ümit İşler ve AEGEE-Ankara’dan Burcu Becermen’in yapacağı sempozyumun ilk gününde Oxford Üniversitesi’nden Renee Hirschon, Küçük Asya Çalısmaları Merkezi’nden Paschalis Kitromilidis ve Sabancı Üniversitesi’nden Halil Berktay davetli konuşmacılar arasında yer alacak.

Toplam 5 oturumu kapsayacak olan 80. Yılında Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi Sempozyumu “Yeniden Kurulan Yaşamlar”, Siyasi ve Sosyo-Ekonomik Açıdan Nüfus Mübadelesi, Edebiyatta Nüfus Mübadelesi, Türkiye ve Yunanistan’da Mübadele Sonrası Kültürel Mirasın Korunması, “Lozan” Öncesi ve Sonrasında Azınlık-Millet Kültürü konu başlıklarını ve genel değerlendirmeleri içerecek.

25 Nisan 2001 yılında tüzel kişiliğini kazanan Lozan Mübadilleri Vakfi, 30 Ocak 1923 tarihinde Lozan şehrinde imzalanan “Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi” kapsamına giren mübadillerin; kültür, sanat, folklorik değerlerini korumayi, yaşatmayi, mübadiller ve sonraki kuşaklar arasındaki sosyal ve kültürel dayanışmayı ve yardımlaşmayı sağlamayi kendine amaç edinmiş ve bu bağlamda, mübadil buluşmarına olanak sağlamış ve sayısız etkinlik düzenlemiş.

AEGEE, (Association Des Etats Generaux Des Etudiants de L'Europe- Avrupa Öğrencileri Forumu) Avrupa'daki üniversite öğrencileri ve genç profesyonellerden oluşan, kar amacı gütmeyen bir gençlik örgütüdür. Avrupa'nın 286 şehrinde 17000'den fazla üyeye sahip olan
AEGEE, Avrupa Birliği tarafından tanınan ilk öğrenci organizasyonudur.
AEGEE'nin yerel temsilciliklerinden biri olan AEGEE-Ankara Nisan 1995'te ODTÜ'de kuruldu. Şu anda 500'ü aşkin üyesiyle AEGEE aginda en aktif şubelerden biri...


İrtibat için
e-posta

Midyat.net



Sayın Doç. Dr. Abdurrahman Aksoy (Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı -VAN-) diyor ki;

"Yaklaşık 7 yıldır internet üzerinden yayınlanan ve yılda yaklaşık 30 bin kişi tarafından ziyaret edilen, bunun dışında bence en ilginç özelliği Midyat lisesinden Mezun olan öğrencilerin buluşup birbirlerine mesaj bırakabildikleri web sayfamı inceler misiniz?"

Ben zevkle inceledim! İnceledim incelemesine de doğrusu gözüm ÇEKÜL'ün "7 Bölge 7 Kent" koruma projesi kapsamında Güneydoğu'nun pilot projesi olan MİDYAT'ı çok aradı...
Sayın Aksoy herhalde siteye bu bağlantıları da ekler...

Midyat'ın meşhur "Telkari" sanatından esinlenerek tasarımlanış ana sayfaya yukarıdaki resmi tıklayarak gidebilirsiniz...

EKONOMİSTLER YENİ BAŞKANINI BELİRLİYOR



AMAÇLARI "DÜNYADA LİDER STK’YA İMZA ATMAK"...

Ekonomistler Derneği’nin 15 Kasım 2003 tarihinde gerçekleştireceği genişletilmiş 1. Genel Kurul’una Dr. Kemal Dervis’ten Dr. Rüştü Saracoglu’na, akademik çevrelerden Prof. Dr. Taner Berksoy’dan Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu’na, İş Dünyasından Cansen Başaran’dan Ersin Özince’ye, Vural Akışık’tan, Süleyman Orakçıoğlu’na, Dünya Hazır Giyim Federasyonu (IAF) Başkanı Umut Oran’dan TİM Başkanı Oğuz Satıcı’ya kadar çok geniş bir yelpazeden 300 konuk ve Ekonomistler Derneği’nden görevli 98 kişi katılıyor... Genel Kurul’da 2 yıl için Ekonomistler Derneği'nin yönetimi belirlenecek ve Derneğin genç Başkanı Tuna Beklevic 2004 yol haritası için dernek üyelerinden onay almaya gayret edecek...


Ekonomistler Derneği Başkanı Tuna Beklevic, "demokrasiyi pratiğe çevirebilmek için, demokratik bir yönetim kurulu seçimini tanımlayacak en güzel örneğin 1. Genel Kurul" olduğunu belirtti.
Ayrıntılı bilgi için:
http://www.ekonomistler.com

Basın Temsilcisi: Melih Gençtürk, melih.gencturk@ekonomistler.com
Tel: 0 536 464 50 82, 0 212 216 22 22 – 464
Ekonomistler Platformu Başkan Yardımcısı: Oguz Demir, oguz.demir@ekonomistler.com
Tel: 0 535 864 42 47

PINK MARTINI geliyor!




11 Kasim Ankara M.E.B Sura Salonu – Saat:21.00
12 Kasim Izmir Hilton Balo Salonu – Saat:21.00
13 Kasim Is Sanat Istanbul Salonu – Saat:20.00

“Je ne veux pas travailler…” nakaratıyla "akıllara kazınan" "Sympathique" şarkısı ve aynı isimli albüm grubun ününü Avrupa’ya taşımıştı.
Portland Oregon'lu (ABD) 10 müzisyenden oluşan grup, Sympathique albümünün piyasaya sürüldüğü 1998 senesinden bu yana ülkeleri dışında Avrupa, Ortadoğu
ve Asya’yı kapsayan turnelere çıktı. Pink Martini, 2001 yazında İstanbul Caz Festivali kapsamında Esma Sultan Yalısı'nda müzikseverlerle buluşmuş ve unutulmaz iki konser vermişti.

Daha Fazla Bilgi Icin:
SİNAN NERGIS – 0532 2447434 – sun@escortnet.com/VITO MONTARULI - 0034 619234858 - montaruli@telefonica.net

Çarşamba, Ekim 22, 2003

Ebru Cumalı Baran göndermiş haberi ve görüntüyü, teşekkürler! Ben de duyuruyorum buradan:

ECE TURAMAN’IN KİŞİSEL RESİM SERGİSİ


22 EKİM’DEN İTİBAREN CUMALI SANAT GALERİSİNDE


Turaman Sergisi icin tiklayiniz
Londra’da yaşayan ressam Ece Turaman’ın yağlıboya ve yağlıboya/karışık teknikle gerçekleştirdiği 2003 yılına ait çalışmalarını içeren resim sergisi 22 Ekim Çarşamba günü Cumalı Sanat Galerisinde açılıyormuş...

1955 doğumlu sanatçı Ankara Kolejini ve Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirmiş. 1977 yılında Birmingham Politeknik Güzel Sanatlar Akademisine giderek resim öğrenimi gören sanatçı Trevor Halliday, Roy Abell, Barry Cook ve Peter de Francia gibi ressamların atölyelerinde çalışmış. Aynı okulun sanat tarihi bölümünde 20. yüzyılın ilk çeyreğindeki akımlar konusunda yüksek lisans öğrenimini görmüş.

Bültende sanatçının tarzı aynen şöyle anltılıyor:

"Ece Turaman’ın natürmortları, kompozisyon ve portreleri mekan duygusunun derinliklerini dokunaklı yaşantıların deneyimleriyle irdeleyen bir içerik yansıtıyor. Turaman bu sükunete erişmekte gündelik coşkuların ustaca denetlediği bir geometrik kurguya başvuruyor. İç mekan yaşantının gündelik objelere yönelik çizgisel bağımlılığı daima bir açık pencere ile simgelenen dış dünya ilgisinin ürkek özgürlüğü ile dengeleniyor Ece Turaman’ın resimlerinde. "

Kişisel Sergiler:

1994 Anglo Turkish Society, Londra Cumalı Sanat Galerisi, İstanbul
1995 The Rococco Gallery, Londra
1996 Cumalı Sanat Galerisi
1997 Galeri Selvin ,Ankara Cumalı Sanat Galerisi, İstanbul
1999 Cumalı Sanat Galerisi, İstanbul
2000 Armoni Sanat Galerisi, Ankara
2001 Cumalı Sanat Galerisi, İstanbul

Sergi 22 Kasım 2003 tarihine kadar pazar hariç hergün 11:00 – 18:00 saatleri arasında Cumalı Sanat Galerisi'nde görülebiliyor ve www.cumalisanat.com adresinde izlenebiliyor...

ADRES:
Şakayık Sokak 45/3 Teşvikiye İstanbul Tel: 0212 248 31 65 Fax: 0212 291 01 79

Salı, Ekim 14, 2003

Avrupanın Anası Anadolu




Son aylarda en çok etkilendiğim ve herkesle paylaşmak istediğim kitaplardan biri:

Avrupanın Anası Anadolu
Helmut Uhlig
TELOS YAYINLARI / İnceleme-Bilim-Anlatı Dizisi

Helmut Uhlig, bu kitabında günümüz Avrupası'nın tarihsel izini sürüyor ve bu izleri netleştiriyor: Uhlig'e göre, dünyanın en eski uygarlıklarının beşiği ve "Avrupa'nın Anası"dır Anadolu.

Uhlig'in geçmişe yaptığı bu gezi, bizi, Ana Tanrıça'nın her şeye damgasını vurduğu tarih öncesine götürüyor. Doğu-Batı Uygarlık Akımı'nın izleri, Efes'teki Artemis'ten "Tanrı doğuran" Meryem Ana'ya, oradan İç Anadolu, Mezopotamya ve Karadeniz kıyılarına kadar uzanıyor. M.Ö. 10 binli yıllar ile Milat arasındaki zaman diliminde Anadolu'da var olmuş uygarlıklar, Avrupa uygarlığını da biçimlendirmiştir.

Kuşkusuz Avrupa uygarlığı, Antik Yunan, Roma ve İncil'den de beslenmiştir; ancak bunların kökenlerinin de Anadolu'da olduğu unutulmamalıdır.

Uhlig'in bu kitabı, Avrupa uygarlığının dinden ekonomiye, ticaretten sanata dek tarihsel dinamiklerine ışık tutmaktadır. Uhlig'in, Avrupa'nın temellerini genişleterek betimlemesi, daha önceki inceleme biçimlerini değiştirmiş ve yepyeni görüşlerin ortaya atılmasına yol açmıştır.
Bu nedenlerden dolayı, bu kitap, Avrupa uygarlığının ve bunun Anadolu'yla ilişkilerinin anahtar kitabı niteliğindedir.

"Tek bir Avrupa'ya doğru hızlı adımların atıldığı günümüzde, "Avrupa'nın Anası: Anadolu", Avrupa'nın eşiğinde bekleyen/bekletilen Türkiye'ye, yani Anadolu'ya hem Avrupa, hem de kendisiyle ilgili tarihsel gerçekleri bir kez daha anımsatıyor.


--------------------------------------------------------------------------------
Çeviren: Yasemin Bayer - 300 sayfa, Ciltsiz. hamur, ISBN: 975-545-170-6
Etiket 12.500.000 TL, %20 indirim 2.500.000 TL, Kitapnet'te 10.000.000 TL


Cumartesi, Ağustos 16, 2003

Ola ki buraya uğradınız... Bu arkadaşlara yardım edin:



"Yabancı sevmezlik..." versus "Iletisim"



Tarihi Kentler Birliği'nde çalışan arkadaşım Ece Aksakoğlu'ndan aşağıdaki mektubu aldım... İlgilenenlere iletilmesine yardımcı olmamı istiyor....

Avrupa’nın en büyük ve en etkin öğrenci birliği olan AEGEE’nin (Association des Etats Généraux des Etudiants de l'Europe) İstanbul birimi olan ‘İstanbul Avrupa Gençlik Forumu Derneği ( AEGEE-istanbul)’ olarak, ‘European School' (Avrupa Okulu) ve ‘Yabancı Sevmezlik’ kapsamı altında etkinlikler ve projeler düzenlemekteyiz. ‘One Europe’ düşüncesi ve sloganı ışığında bu sene de Avrupa çapındaki bu aktiviteler, Avrupa’da 180’i aşkın üniversite kentinde örgütlenmiş ve 17.000 adet 18-35 yaş arası üniversite öğrencisi üyeye sahip, Avrupa’nın en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri olan AEGEE bünyesinde gerçekleşecektir. Bu çerçevede, bu etkinlikler Avrupa ve Türkiye çapında geniş bir kitleye bire bir olarak ulaştırılacaktır.

AEGEE-İstanbul olarak sizden, ekte sunmuş olduğumuz bu etkinlikler için sponsor olmanızı ve destek vermenizi rica ediyoruz. İlginize teşekkür ederiz.

AEGEE-İstanbul

Başkan, Ece Demircan,
N.Özge Akçizmeci
FR-PR Kordinatörü
e-posta: aegee@aegee-istanbul.org

İhtiyaçlarının ne olduğunu söyleyecekler... İpucu: Gelecek 2-30 katılımcı gence yatacak yer, yemek, ulaşım ve biraz da ulaşım desteği... Hiçbirşey değil (!) yani... Ne var ki, "AB'ye girerken Türkiye" oyununda bir aralar "onurumuz, onurumuz..." diye ses yükseltildiğini anımsarsak, tıpkı bugün Felsefe Kongresi katılımcılarına kap-kaççılar tarafından uygulanan "sıcak muamele"den dolayı "o onurumuzun nasıl etkilendiğini" düşünmemiz gerektiği gibi, şu "Yabancı Sevmezlik" şeyine gelecek yabancıları şimdiden biraz "sevmek"te yarar var... Bu gençler -bizimkiler- bir yükümlülüğün altına girmişler... İnsan şunu sormadan edemiyor tabii, "A yavrum, 20 Eylül'deki bu önemli etkinlik için destek arayışına 20 Ağustos'ta mı çıkılır? Ama bunlar bizim yavrularımız olduğu için, "zamanlama ve organizasyon" disiplinini de onlara biz öğretememişizdir... O yüzden şimdi de -çoğunlukla olduğu gibi- "gayret dayıya" düşüyor... Kimbilir, bu mesaj işlevsel olabilir belki... Ben hep iyimserimdir...

Cumartesi, Temmuz 26, 2003

BLOGATHON 2003


Türkçe meali (!) burada!
logo artwork by Johnny Thirteen

July 26-27, 2003 -- Wake up early and stay up late with the third annual Blogathon! Founded in 2001 by Portland, Oregon resident Cat Connor, Blogathon is a revolutionary internet charity drive where sponsors pledge money based on how long they think the participants can last in an all-day, all-night, website updating marathon.

With last year's event drawing over two hundred websites and more than $50,000 in donations, Blogathon keeps readers riveted with entries from its many writers, all of whom are raising money for their own individual charities. Entries range from the personal to the hilarious to the downright exhausted, with some people posting serialized novellas, telling a retrospective biography via photograph, or even streaming their own live radio broadcasts to garner attention and more sponsor dollars!

See http://blogathon.org for a guide to the action during the event. Please direct further inquiries to questions@blogathon.org

Bir tür "web-log maratonu!"




Pazar, Temmuz 20, 2003

TKB - Van Buluşması


Notlar burada !

“4 önemli liste!”


Tarihi Kentler Birliği Van Buluşması’na katılan UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof.Dr. Arsın Aydınuraz kültürel ve doğal koruma konusunda dünyada 4 liste olduğuna dikkat çekerek şu bilgileri verdi:

“Dünya Miras Komitesi yapılandırması içinde ilgili ülkeler tüm insanlık adına korunması gereken varlıkları deklare ederler ve daha sonra bunları korumayı taahhüt ederler. Türkiye de 9 tane varlık önerdi. Ama Pamukkale hariç diğer önerilenler çok somut varlıklardı. Diğer ülkelerde de bu böyle oldu. Bundan dolayı, somut olmayan mirasa yönelik ayrı bir liste oluşumuna gidildi. Dünya Miras Listesi ve Somut Olmayan Miras Baş Yapıtları Listesi diye iki liste oluştu. Türkiye ikincisiyle ilgili olarak “meddahlık” konusunda başvuru yaptı...
'Dünya Belleği Listesi' diye de bir liste var. Türkiye bu konuda da başvuru yaptı. Birinci öneri olarak Kandilli Rasathanesi El Yazmaları, ikinci olarak Boğazköy Tabletleri de listeye kaydoldu. Şimdi Süleymaniye Kütüphanesi El Yazmalarıyla uğraşıyoruz. ürkiye’de 9 kırmızı nokta (kültür varlığı) var. Ama burada doğal değerler -Pamukkale dışında- biraz unutulmuş. +. Liste de ('MAB- Man and Biosphere') Biyosfer Rezervi Listesi listesi... Türkiye’nin biosfer rezervi yok. Çok uğraştık ama niye yok anlayamıyoruz. Bizim yasal düzenlemelerimizde biyosfer tanımı yok. Sonuçta kültürle ilgili 4 liste var. Bunların hepsini gözönüne almamız gerekiyor."

ULUSLARARASI FOTOĞRAF YARIŞMASI


Fotoğrafın iki değişik alanında çalışanları nitelikli bir yarışma-sergi ve katalogda yer almaya çağırıyoruz:
- El ile başkalaştırılmış fotoğraflar,
- Sayısal görüntüler..

Ödüller :
- Dört başarılı katılımcıya "Türkiye!de Tatil" (Alanya ve Bodrum)
- FIAP Madalyaları; altın, gümüş, bronz ve mansiyonlar..
- Yıldız Teknik Üniversitesi ödülleri,
- ESBAŞ Ödülleri..

Ayrıntılar için bakınız : http://www.sts.yildiz.edu.tr//yar.htm

Lütfen, çevrenizde de duyurarak yardımcı olunuz.

İki önemli beklentimizi de paylaşmak istiyorum :
1- Güzel bir katalog hazırlamak çabasındayız. 40-50 ülkeye dağılacak katalogda Türkiye'den de fotoğrafçıların nitelikli işleri olmasın mı?.
2- Sayın Basın mensupları : biraz da bu tür konularla ilgilenseniz, sadece adamın köpeği ısırması ile değil..

Saygılarımızla.
Prof. Mehmet Bayhan


Perşembe, Mayıs 22, 2003

"Bu Kitabın Kuyruğu Var!"



kuyruklu kitap    kitabın ayraci


...Yaşamım boyunca birlikte olduğum, tanıştığım ya da uzaktan tanıdığım ne çok insan ve ne çok öteki yaratık tarafından farkedildim ve sevildim. Ve yine ne çok insanı ve ne çok diğer varlığı öylece sevdim, tutkuyla bağlandım onlara ve acıyla ayrıldım onlardan.

İnsan kardeşlerim ve sevgililerim kadar hayvan dostlarım da yaşamımı dolduran vazgeçilmez değerlerim oldu hep.

Havasını, suyunu, acısını ve tadını onlarla paylaştığım şu dünyada dost hayvanları ve dost hayranları anmak kalemimin borcu olmalıydı.

Okuyun bakalım, tanışın onlarla...

Tan Oral


Bu "kuyruklu kitap!"ta Tan Oral, ilk kez 1986 yılında “Çekirge” adlı çocuk dergisinde yayınlanmış kısa hikayelerle anılarındaki dost hayvanları anlatıyor. Biraz da çiziyor.
İlginç bir diğer özelliği kitabın; "tuşe"si! Sanki pembe, yumuşak bir hayvana benziyor kitap. Kapağı hafif tüylü süet benzeri bir malzeme ile kaplanmış... Ayraçları da öyle özel ve güzel. "Bir tuhaf" oluyorsunuz ilk elinize alışta... Kitabı "YGS" Yazı Görüntü Ses Yayınları (*) yayına hazırlamış.

Bu kitapla ilk kez 20 Mayıs 2003, Pazartesi akşamı, Tan Oral'ın doğumgününde tanışıldı...
  

Armada Bahçe'de dostları tarafından ondan habersiz düzenlenen doğum günü kutlamasında hazır bulundurulan bu kitaplar adeta kapışıldı. O gece satın alınan kitapların gelirini, Tan Oral bir vakfa bağışladı.
Doğan Hızlan bakın nasıl anlatmış bu kutlamayı: "Esrarengiz bir doğum günü partisi"
  



(*) Seyhan Yayıncılık ve İletişim, Caferağa Mahallesi Cemal Süreya sokak 24/1 Kadıköy – ISTANBUL
Tel: 0216 330 21 88 - Faks: 0216 330 21 89 - e-posta: ygsyayinlari@yahoo.com



Perşembe, Mayıs 01, 2003

Pazartesi, Mart 10, 2003

"Akıl"lı bir çalışma: "AKILDEFTERİ"



© Akıl Defteri & ilef.net
Şef Editör: Yeta Bütüç Editörler: Ahmet Görmez, Selma Arslantaş Yazarlar: Nurdan Çağlayan, Miray Melikoğlu'na tebrikler!


Cuma, Şubat 28, 2003

S. Devrim aynı konuyu bugün de sürdürüyor: "Basura sarımsak"


Tıklayın:


"Kötü" demek kolay tabii. Haberin altındaki okur yorumlarını da okudum. Birisi "Fransızca sayfaları siz düzeltip yolllayın" diye bir öneride bulunmuş... Sonuç: "İçerik; herşey"... İçerik "tuhaf" olursa, düzgün Fransızca olsa ne olur? Daha tuhaf mı?

Perşembe, Şubat 27, 2003

Kültür Bakanlığı'nın web sitesi hakkında...



Serdar Devrim'in, 27 Şubat 2003 tarihli "Hürriyetim"deki yazısı:

Kültür Bakanlığı’ndan bir imzasız yazı geldi



Kültür Bakanlığı’nın sitesindeki (kultur.gov.tr) Fransızca bölümü tenkit ettim, hayır tiye aldım. Site kötü, seçilen konular kötü, konuların işlenişi kötü, kullanılan Fransızca kötü... Örnek olarak Kanunî Sultan Süleyman maddesini verdim, “Lö Kanunî” diye bir yazıyla. Kültür Bakanlığı’ndan bir cevap geldi, daha doğrusu Bilgi İşlem Merkezi’nden. İMZASIZ yazıları bakmadan çöpe atarım, yazışmanın da bir asgarî nezaket kuralı vardır. Ama bu İMZASIZ yazının geldiği yer bir bakanlık, KÜLTÜR Bakanlığı. Cevapsız bırakmak mukabele etmek gibi olurdu, bana yakışmaz.

Gelen İMZASIZ yazıdan bir iki alıntı yapayım önce.

(1) Padişahların isim listesinde Kanunî Sultan Süleyman diye yazmışsınız, Fransızlar anlasın istiyorsanız “Soliman le Magnifique” demek gerekir, demiştim.

Gelen cevap : “Burada söz konusu padişahın adı Kanunî Sultan Süleyman olup... bir özel ismin herhangi bir dile çevrilmesi mümkün olmadığı gibi...”

Ben size Avicenne desem, kim olduğunu anlar mısınız? Ya Tamerlan, Maïmonide, yahut Zarathoustra ?

Halbuki İbni Sina’yı tanırsınız değil mi? Timur’u da, İbn Meybun bin Ubeydullah'ı da, Zerdüşt’ü de herhalde.

Zaten, adet yerini bulsun diye bana itiraz etmişsiniz ama, giriş bölümündeki Kanunî Sultan Süleyman adının yanına da, çaktırmadan, Soliman le Magnifique diye ekleyivermişsiniz, ben yazdıktan sonra.

Artık tek tek söylememe gerek kalmasın, diğerlerini de siz düzeltiverin bari. Mesela Mehmet II’nin yanına bir “Mehmed le Conquérant” ekleseniz iyi olur.

Ama, bilgi işlem merkezinin hakkını da vermek lazım, Kanunî biyografisini süratle elden geçirmişler, Fransızca’sını da biraz iyileştirmişler.

Mesela hayat hikayesinin sonundaki, eleştirdiğim, “Kahraman, kesin kararlı, kuvvetli bir kişilikti ve çevresindekileri mutlu eden bir şansla Tanrı tarafından kutsanmıştı. Şık sarıklar takardı. Zamanında başkentte birçok sarık dükkanı açıldı” saçmalığı atılmış, yerine daha mantıklı bir cümle gelmiş.

Ayrıca Kanunî’nin “küçük ve yassı burnu” da bu arada “kalın, kaba” haline gelmiş ki, biraz daha gayret etseler “kemerli burun” lafını bulacaklar demek ki. (Son düzeltmeleri kim yaptıysa - belli ki Fransızcası daha iyi - sözlükte “aquilin” diye bir kelime bulacaktır. Arayıp da bulamadığı “kartal burun”un Fransızcası budur: “Nez aquilin.”)

Not : Osmanlı İmparatorluğu’nun Fransızcası “Ottoman Empire” değildir, bu İngilizce’dir. Fransızcası “L’Empire Ottoman”dır... Hani eliniz değmişken...
*
(2) “Budin” diye yazmışsınız, Fransızlar bunun neresi olduğunu bilmez, demişim.
Verilen cevap : “Dünyada genel kültürü olan herkesin Paris’i bildiği gibi biraz tarih ve coğrafya bilgisine sahip bir Fransız’da (“da”yı ayrı yazmak gerekirdi ya, neyse) Budin’i bilir.”
Bilmez! Nasıl “biraz tarih ve coğrafya bilgisine sahip olan bir Türk”, eğer Fransızca ve Haçlı Seferleri tarihini bilmiyorsa, Saint-Jean-d’Acre’ın Akka olduğunu bilemezse...

Şimdi “biraz tarih ve coğrafya bilgisine sahip” bir Fransız’a Hanbalık desem bilir mi zannediyorsunuz Hunlar’ın Pekin’e verdiği isim olduğunu?
Ayrıca, ben tenkit ettim diye, Kanunî maddesindeki Budin’i “Boudin” yapmak da sizi kurtarmaz. Tamam Fransızca’da “u” sesi “ou” yazılır ama, “boudin” diye bağırsak ve kandan yapılan korkunç bir yemeğe derler, bir de argoda “şişman aptal” demektir bu.

“Kanunî şişman aptalı ele geçirdi” cümlesi “biraz tarih ve coğrafya bilgisine sahip” Fransız için epey eğlenceli olacaktır, eminim.
*
Gülüyorum ama verdikleri cevabın altına imza atamayan insanlar benim muhatabım değil.

Bakan Bey’den bir ricam var:

Kültür Bakanlığı sitesindeki Fransızca bilgiler bir rezalet. Konu seçimi korkunç. (Ayrı bir yazıda örnekler vereceğim.) Konuların işlenişi facia. Fransızca felaket.

Tenkit yazımdan sonra, mesela, Kanunî maddesi epey düzeltilmiş.

Çalışanlarınızın “hatalarımızı gördük, düzeltiyoruz” diyemeyeceği anlaşıldı. Zaten öyle bir beklentim de yok.

Ama ben Fransızlar’ı iyi bilirim. Sitenizi okuyanlar ya çok gülecekler ya da Türkiye’yi ilkçağda yaşayan bir toplum zannedeceklerdir.

Maksadınızın bu olmadığına eminim.

*

Bana gelen İMZASIZ yazıda denmiş ki: “Bizim amacımız Bakanlığımız WEB Sitesi aracılığı ile Türkiye’yi kültürel, tarihî ve sanatsal öğelerini ön planda tutarak tüm dünyaya tanıtmaktır.”

Ayrı bir yazıda, WEB sitenizin “kültürel, tarihi ve sanatsal öğelerini ön planda tutarak” Fransızca konuşan dünyaya NASIL BİR TÜRKİYE tanıttığından örnekler de vereceğim.

Serdar DEVRİM
Gazeteci
Hürriyet - Hürriyetim


* * *
Dipnot : Bir okurum da soruyor bu arada : “Hadi çeviri hatası falan der Kanuni olayını anlayabiliriz ama Kültür Bakanlığı sitesinin İngilizce sayfalarında satılan Türkçe kitabı hangi yabancı alır, bunu lütfen açıklayabilir misiniz?”
Kolay, açıklarım : Nasıl “Dünyada genel kültürü olan herkesin Paris’i bildiği gibi biraz tarih ve coğrafya bilgisine sahip bir Fransız da Budin’i bilir” ise, “biraz tarih ve coğrafya bilgisine sahip bir İngiliz de” Türkçe kitabı okuyuversin...



"Kıralın elbisesi" babında güzel bir yazı örneği...


Çarşamba, Şubat 26, 2003

Hicaz Dolap Anadolu'ya!




26 Şubat'tan 15 Mart'a dek sürecek olan Laço Tayfa "Hicaz Dolap" turnesi:

26.02.2003 Çarşamba 20:30 Bursa Almira Otel
27.02.2003 Perşembe 21:00 Eskişehir Hayal Kahvesi
28.02.2003 Cuma 22:00 Ankara Saklıkent
04.03.2003 Salı 20:30 Kayseri Hilton
05.03.2003 Çarşamba 20:30 Konya Hilton
06.03.2003 Perşembe 21:00 Adana Hilton
08.03.2003 Cumartesi 21:00 Mersin Hilton
11.03.2003 Salı 20:30 Manisa Anemon Otel
12.03.2003 Çarşamba 21:00 İzmir BOX Levent Marina
14.03.2003 Cuma 20:30 Denizli EGS Park Kültür Sarayı
15.03.2003 Cumartesi 20:30 Antalya Talya Convention Center

Cuma, Şubat 21, 2003

-TEATRAL KONSER- ‘ASFALT DÜNYA’ NIN ‘YOL HİKAYELERİ’



‘Asfalt Dünya’ müzik grubu, iki yıldan bu yana aralıklı olarak gerçekleştirdiği konserlerine Şubat ayında devam ediyor. 23 ve 26 Şubat 2003 tarihlerinde sahneye konulacak olan “Yol Hikayeleri”, yenibir.com ve Daniel Hetcher’in sponsorluğunda organize edilen teatral bir konser... Kent insanlarını konu alan konserde doğumdan ölüme hayatın aşamaları müzik, efekt, ışık, dekor ve bir tiyatrocunun canlı performans eşliğinde şarkılarla aktarılıyor. Asfalt Dünya, “Yol Hikayeleri”nde "bildiğimiz ama bir türlü adını koyamadığımız" bir dünyanın da kapılarını aralıyormuş... Bayrağın üzerine bir zahmet bir tıklarsanız doğrudan onların web sitelerine gideceksiniz:


Daha ilginci, bir de "Yol Hikayeleri Kitabı" ile bir Tiyatro tiyatro AD grubu oluşturuyorlar... Ne güzel. "İnsanlık dışı" bu kadar pervasızca gündem belirlerken, böyle haberler almak insana "yalnız olmadığı" duygusu veriyor. İşte Tan Burak, orada (Tarkan Sitesi) sessiz sedasız karikatürler çiziyor, Asfalt'çılar Müzik grubu dışında bir elektronik gazete ve tiyatro oyunu projesi çalışmaları sürdürüyor... Bize de bunların duyulmasına yardımcı olmak düşüyor...

Asfalt Dünya müzik grubunun solisti ve söz yazarı M. Emrah Özdamar, “Yol Hikayeleri”nde hepimizin hikayesini, kendi gözünden şarkı ve hikayelerle anlattığını belirtiyor;

“Bir orman... İçinde bitki ve hayvanları yaşatan doğal makro sistem...

Bir şehir... İçinde milyonlarca insan yaşatan, kendi doğasını yaratmış makro sistem...

Asfalt dünya bu şehir ve aynı zamanda bir orman...

Bu ormanın asfalt çimenleri, apartman ağaçları ve baykuş lambaları var... Yaşadığımız dünyanın doğası ormanlar, dağlar, ovalar, engin maviler, yolları yeşil patikalar değil. Biz bu şehri, bu şehir de bizi yaratırken, kendimize ‘Asfalt Dünyalı’ diyoruz...”


Asfalt Dünyalılar 23 ve 26 Şubat’ta ‘Yol Hikayeleri’nde buluşuyor... (Yer: Feriye Kültür Merkezi, Hamdi Saver Salonu, Çırağan Cad. No: 124 Ortaköy- Tarih: 23 Şubat Pazar 2003 saat 16:00 – 26 Şubat Çarşamba Saat: 20:00- Bilet fiyatı 10 milyonTL. Biletler www.biletix.com'dan da saglanabiliiyor.)

II. Eski Kitap ve Efemera Günleri...


Afis_Efemera_tiklayin! "Eski Kitap ve Efemera Günleri" etkinliğinin ikincisi 1 ve 2 Mart 2003, Cumartesi ve Pazar Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde yapılıyor... (Ayrıntılı bilgi için afişin üzerine tıklarsanız etkinliği düzenleyen AIDA'nın haber bülteni açılacak!)
Dr. Cengiz Aslantepe'nin gönderdiği "ESKİ KİTAP VE EFEMERA başlıklı metin de şöyle:

Eski kitaplar ve efemera, geçmişi bugüne taşıyan ve günümüzü daha iyi anlayıp kavramamıza yarayan en önemli araçlardır.
Eski kitaplar çok uzun yıllardır koleksiyonerler ve ilgilenenler tarafından toplanmış ve bunun ticaretini yapan sahaflar kültürel yaşamın bir parçası olmuştur.
Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde İstanbul Kapalıçarşı’da 50 “sahhafan” dükkanı bulunduğunu ve buralarda 300 kişinin çalıştığını anlatmaktadır.
Bugün de, belirli konularda araştırma yapan kimseler içeriği için, bazıları da ciltlerinin özelliklerini veya içindeki gravürleri sevdikleri için eski kitap toplamaktadır.
Bu alanda ülkemizde önemli sayılabilecek bir canlılık oluşmuştur. Türkiye ile ilgili kitaplar yurtdışından getirilmekte, özel müzayedeler düzenlenmekte ve hatta internet ortamında alış-veriş yapılmaktadır.

Buna karşılık düzenlemekte olduğumuz “Eski Kitap ve Efemera Günleri”nin isminin ve çalışmalarının diğer yarısını oluşturan efemera konusu, sınırlı bir çevre dışında oldukça az bilinmekte, ancak hızla yayılmakta ve gelişmektedir.
Efemera (Ephemera); Grekçe ilişkin, ona ait anlamına gelen “epi” ve gün demek olan “hemeris” sözcüklerinin bileşiminden oluşmuş bir kelime olup, Latince üzerinden bugünkü dillere, yaygın bir biçimde olmasa da, girmiştir.
İngilizce sözlükte karşılığı; "bir günlük, kısa ömürlü" olarak verilmektedir.
Zoolojide, yalnızca bir gün yaşayan kelebeğin adı Ephemera’dır. Ephemerid sözcüğü de astronomide gök günlüğü anlamında kullanılmaktadır.
Günümüzde önemli bir ilgi ve koleksiyon alanı oluşturan efemeranın tanımı; “kısa ömürlü, geçici, kalıcı olması amaçlanmamış her türlü yazılı ve basılı kağıtlar” olarak yapılmaktadır.

Ancak yeni bir alan olması nedeniyle, hem tanım üzerinde, hem de alanın kapsamına ilişkin görüş ayrılıkları ve tartışmalar, Avrupa’da olduğu kadar ülkemizde de sürmektedir.

Kartpostal, fatura, duyuru, el ilanı gibi yazılı ve basılı kağıtların yanı sıra, kutular, paketler de efemeranın kapsamına girmektedir.
Bunların hepsi yalnızca kısa süreli bir amaç için hazırlanmış olup, işlevleri bitince atılmış olmaları gereken malzemelerdir.
Efemeracılar bunları atıldıkları yerlerden bulup çıkarmakta, atılmayıp da kenarda köşede kalmışları toplamakta, derlemekte, koleksiyonunu yapmaktadırlar.
Bu malzemeler yazıları, çizimleri gibi biçime ilişkin özellikleriyle olduğu kadar, üzerlerindeki ifadeler, metinler, adresler, isimler gibi değişik unsurlarla ilgi çekmekte, çok hoş koleksiyon konuları oluşturmaktadır.

Bu koleksiyonların, sahiplerine keyif ve zevk vermelerinin çok daha üstünde toplumsal ve tarihsel önemleri ve yararları bulunmaktadır.
Bunlar, son yıllarda dünyada ve ülkemizde hızla gelişen sosyal tarih yaklaşımının en önemli kaynaklarıdır. Geçmişteki günlük yaşam bu malzemeler aracılığıyla elle tutulur hale gelmekte, somutlaşmaktadır.
Sinema ve tiyatro afişleriyle biletleri, eski eğlence hayatı hakkında bize bilgi vermekte, anlatılmış ve yazılmış olanlara can katmakta, o günleri yaşatmaktadır.

Son yıllarda efemeraya dayalı, efemera ağırlıklı pek çok yayın yapılmıştır. Bunların başında kurum tarihleri gelmektedir. Pek çok banka ve sigorta şirketinin tarihi yazılırken belgeler, faturalar, fotoğraflar, yazışmalar görsel malzeme olarak kullanılmıştır. Bazı kimseler için zor okunan tarih kitapları, renkli, hoş ve sevimli bir hale geldiği gibi, aynı zamanda daha kolay anlaşılır ve akılda kalır olmuştur.
Örneğin ilginç bir efemera konusu olan eski milli piyango biletleri “Türkiye’de Piyango Tarihi ve Milli Piyango İdaresi” isimli kitabı renklendirmiş, Türk grafik sanatında önemli bir yer tutan İhap Hulusi’nin 45 yıl boyunca yaptığı çalışmalar da, bu sanatçımız için hazırlanan kitaba hayat vermiştir.
Efemera, seçim afişleri ve el ilanlarıyla siyasi tarihten başlayarak, fatura ve reklamlarla ekonomi ve iletişim tarihine kadar çok geniş bir yelpazede tarihi canlandırmakta ve yaşatmaktadır.




Pazar, Şubat 16, 2003

Mark Dubois'nın 10 yaşındaki oğlu Tevon'un ilk şiir kitabı: "Adadaki Çocuk"


Tevon Dubois, tiklayın!

"Dünya Günü"'nün kurucularından Mark Dubois ve Sharon Negri'nin 10 yaşındaki oğlu Tevon'un şiirlerinden oluşan "A Child On The Island - The Ageless Wisdom of a Ten-Year-Old" kitapçığı... (Mark'ı, ÇEKÜL'ün 2000 yılında, Mudanya'da düzenlediği "Dünya Günü" kutlamasına katılanlar iyi tanır!)
Dubois'lar, "düşündüğü gibi yaşayabilen" azınlıktan... Seattle yakınlarında, 1854'de kurulmuş Bainbridge Adası'nda organik sebze-meyve yiyerek, temiz sularda/nehirlerde doğayı keşfederek yaşıyorlar... Ada'da yalnızca çevreciler değil, pek çok tiklayin!sanatçı da var...

Ada sakinleri; "We are the media. We are the talk shows. We are America, waking up and tuning in."(Media biziz, "Talk-show"lar biziz, Biz uyanan ve çağa uyarlanan Amerika'yız!) diyerek kurulan "Conservation Café" ("Korumacı Kahvesi") zincirine da katılıyorlar...

Tevon'un kitabı hakkında bir görüş:
"These are lucid gems from a new astonishing mind. Think of these poems as fruit from a newly discovered tree, light reflected from the future. Or better yet, don’t think at all and simply let their purity reside within."
-Paul Hawken, Author
("Bunlar şaşıran -gelin de Nazım'ı anımsamayın şimdi... "bir çocuk gibi, şaşarak yaşamak..."ları filan...- bir yeni aklın duru mücevherleri. Bu şiirleri gelecekten yansıyan bir ışık, yeni keşfedilmiş bir ağacın meyvaları olarak düşünün. Ya da daha iyisi, hiç düşünmeyin, bırakın içlerindeki saflık orada kalsın")

Kitaptan bir alıntı; "Baraj" için yazdığı bir şiir:

"DAM

Holding back the flow of life
a black hole sucks the Earth's
existence into its hands.
It kills the river, torturing it
until there is no more life..."


(10 yaşındaki bir şairinki de olsa şiir çevirmek yaman bir iş! O yüzden Tevon'un "baraj"ı, "yaşamın akışını geriye çeken" ve "orada hiç yaşam kalmayıncaya kadar" nehri "işkence ederek öldüren", "Dünya'nın varlığını emen" bir "kara delik"e benzettiğini söylemekle yetinelim!)

Tevon Bainbridge'de değil de, Anadolu'da, hele Hasankeyf'te yaşasaydı neler yazardı kimbilir...

If Tevon had been lived in Hasankeyf, he might have been added the "cultural heritage" as well in what the dam kills..."

Bu kitaptan "online" edinmek için Tevon'un resminin üzerine ya da "Opal Creek Press" yayınevi'ne tıklayabilirsiniz... Yayınevi 2 dolar gönderme ücreti + $ 9.95'e yolluyor. Tevon'dan imzalı bir nüsha isterseniz, o zaman ona gönderme ücreti dahil $ 12'lık bir çek yolluyorsunuz: Tevon Dubois, 353 Wallace Way NE. #12 / Bainbridge Island, WA 98110. Sanmayın ki, kitabın gelirinin üstüne yatıyor! Ne mümkün! Tevon, gelirin bir bölümüyle "kendince önemsediği" bazı koruma projelerine katkıda bulunuyor...

Mark Dubois e-mail adresi: mdubois@earthday.net

Cuma, Şubat 14, 2003

Robot'un sanata meraklı olanı!



Temmuz 2003'teki yarışma için başvurular başlamış...

Kim var orada?


Tele-Actor

Reality TV programmes like Big Brother have made audiences familiar with voting to influence drama. The 'Tele-Actor' brings this concept to the internet, where an online audience casts votes to control the actions of a wired human being. As each 'election' takes place, you can see the votes come in and change your own vote accordingly. In this way, the Tele-Actor explores issues related to voting, economics, peer pressure, group psychology, market behaviour, and how trends spread. 'How do people interact and co-operate in social settings? How does applause or laughter ripple across a theatre? How do riots start?' The next live event takes place on Tuesday 18 February at the opening of Id/Entity: Portraiture in the 21st Century, at San Francisco's Camerawork Gallery and, of course, online. Register now to make your vote count! - Helen Varley Jamieson...




"Sanat ve Bilgi" geliyor


Sanat ve Plastik Sanatlar alanina "Sanat ve Bilgi" isimli yeni bir yayin
katiliyor. Dergi Kurulu şöyle diyor: "Sanat ve plastik sanatlar konularini içeren dergimiz 1 Mart
2003 tarihinde internet üzerinden yayin hayatina başlayacaktir.
Gorus ve fikirlerini bizlerle paylasmak isteyenlerin yazilarini en geç 20
Subat 2003 tarihine kadar gondermelerini rica ederiz."


İletişim için: bilgi@sanatvebilgi.com



Poetry International


"Poetry International Org" web sitesi...
Yeni ülkeler ekleniyor... "TR" yok orada daha!

Mart'a kadar "10 saniyelik film" yarışması!


Ten Second Films




Perşembe, Şubat 13, 2003

Sezgin BURAK'ın oğlu imiş meğer...


Alim Erginoğlu; genç arkadaşım için bir web-kütüğü oluşturmaya başlamışken,
Tan BURAK ile karşılaştım. Daha doğrusu sanal olarak alanlarımız kesişti. "Sezgin Burak ile akrabalığınız var mı?" diye yazdığımda "Babam olur rahmetli" dedi...
Sonra da bu adresi gösterdi:
Tarkan Sitesi...
Çok şaşırdım, çok sevindim... İnsanlar yaşar, çocukları sürdürür... Aynı gün tıpkı Açık Radyo'da Bayram Özel Programı'nda İncila Hanım'ın Ayfer Karamani ile yaptığı söyleşiyi dinlerken, kızı Arzu Karamani Pekin'in annesi için yazdığı kitap da bende bu izlenimi uyandırmışken hele...

Çarşamba, Ocak 15, 2003

BİLGİ'DE SİNEMA'DA “BİR YAŞAM BİÇİMİ OLARAK SAVAŞ”


Naqoyqatsi

İstanbul Bilgi Üniversitesi, Şubat 2003’te, Türkiye’de barış kavramının yaygınlaşması doğrultusunda etkinlikler yapan bir sivil insiyatif olan “Barış Girişimi” işbirliğiyle “Bilgi’de Sinema” çerçevesinde, “Bir Yaşam Biçimi Olarak Savaş” başlığı altında bir dizi etkinlik gerçekleştiriyor.

Bu etkinliklerden ilki, 1 Şubat 2003 Cumartesi günü saat 14:00’te, Umut Sanat Filmcilik’in katkılarıyla “Bowling For Columbine” (Benim Cici Silahım) özel gösterimi. Bu gösterimin hemen ardından saat 16:00’da akademisyen ve yazarların katılımıyla “Şiddet Kültürü ve Sinema” konulu bir panel yapılacak. Arkasından bir diğer özel gösterim var. -A&P Filmcilik katkılarıyla- “Naqoyqatsi”!

Şurada, aşağıdaki resmi tıkladığınızda, Naqoyqatsi için özel olarak oluşturulmuş bir "Forum" sayfasına gidebilirsiniz: (Bilgisayarınızda "Macromedia Shockwave Player" yüklü ise izleyebileceğiniz, farklı disiplinlerden sanatçıların bir dizi özel çalışması da var bu adreste ki, bizim kültürden esinlenilerek hazırlanmış "Dervish Flowers" da bunların içinde... )

Naqoyqatsi Forum


Aşağıdaki linkten de Philip Glass'ın müziği, Yo Yo Ma'nın çello soloları ile Naqoyqatsi filmi müziklerinin web sayfasına gidebilirsiniz. Gidin! Pişman olmayacaksınız...

Naqoyqatsi Soundtracks


Meraklıları için, bu konuda daha çok kaynak var: Google'da!


!f 2003 kapsamında da gösterilmiş olan olaylı film “Bowling For Columbine / Benim Cici Silahım!”, Uluslararası Belgeselciler Derneği (IDA) tarafından yüzyılın en iyi belgesel filmi seçilmiş... Bazı eleştirmenler tarafından 2002’nin en iyi filmi olarak gösterilen film, 1999 yılında Columbine Lisesi’nde yaşanmış olan gerçek bir olaydan yola çıkıyor ve herkesin kolaylıkla silah sahibi olabildiği bir kültürü hem ulusal yankılarıyla, hem de küresel etkileriyle inceliyor.

Godfrey Reggio ve Philip Glass işbirliğinden doğan ünlü Qatsi üçlemesinin son filmi olan “Naqoyqatsi”nin Hopi dilindeki sözlük karşılıkları şunlar: 1- Birbirini öldürerek yaşanan bir yaşam; 2- Bir yaşam tarzı olarak savaş; 3- (Yorum) Uygar şiddet.

Film, Reggio’nun 1989’dan beri haberlerden, TV programlarından, reklamlardan, bilimsel, askeri ve kurumsal filmlerden, belgesellerden ve arşivlerden topladığı ve dijital teknolojinin yenilikleriyle tekrar tanımlanmış görüntüler ve diğer çekimlerden oluşuyor, bugünü ve onu tanımlayan teknolojiyi sorguluyor. Medya, sanat, eğlence, spor, politika, tıp, savaş, etik, doğa ve kültür, Naqoyqatsi’de bugünün yüksek teknoloji şiddetiyle şekilleniyor ve bu şiddetin parçaları haline geliyor.

Diğerleri

Bir Yaşam Biçimi Olarak Savaş” teması üzerine ay boyunca “Bilgi’de Sinema”da “Vizyon Köpüğü” başlığı altında gösterilecek filmlerden ilki ise Terrence Mallick’in James Jones’un otobiyografik romanından uyarladığı “The Thin Red Line / İnce Kırmızı Hat” (1998). Film, şiirsel bir sinema diliyle, İkinci Dünya Savaşı sırasında Guadalcanal’daki çatışmaların göbeğindeki Amerikan askerlerinin yaşadıklarına yaklaşıyor. Filmin kadrosunda Sean Penn, James Caviezel, Ben Chaplin, George Clooney, John Cusack, Woody Harrelson, Jared Leto, Nick Nolte, John Savage ve John Travolta gibi oyuncular var.

Aynı tema üzerine gösterilecek bir diğer film ise “Rain Man” ve “Goodmorning Vietnam” filmleriyle de anımsadığımız Barry Levinson’dan 1997 yapımı “Wag The Dog / Başkanın Adamları”. Film, Beyaz Saray, skandallar ve savaş (simulasyonu) üzerine cesur bir yapım. Filmin zengin oyuncu kadrosu içinde Dustin Hoffman, Robert de Niro, Anne Heche, Denis Leary, William H. Macy, Woody Harrelson ve Kirsten Dunst var...

Ayrıntılı bilgi için:

Arzu Aslan, Medya ve Halkla İlişkiler Sorumlusu
0212 216 22 22 / 566
aaslan@bilgi.edu.tr


Umut Canbaz, “Bilgi’de Sinema”Koordinatörü
0212 216 22 22 / 557 – 0533 342 65 02
sinema@bilgi.edu.tr

canbaz@bilgi.edu.tr