Cumartesi, Ağustos 17, 2002

İranlı kadınların internet günlükleri...




Bir süredir, internet kullanımı ile ilgili hemen her yayında “İran” özel bir yer tutmaya başladı. BBC, en büyüğü NRI (“Neda Rayaneh Institute”) olmak üzere, İran’da 8 internet erişim hizmeti sağlayan kuruluş olduğunu söylüyor. Iran’da internet erişmi sağlayan ilk kurum devlete ait “DCI” (Data Communication Company of Iran) olmuş. Bugün de aynı kuruluş denetimi elinde tutuyor. Bu insanların hangi kaynaklara erişebileceklerinin bu kuruluş tarafından belirlenmesi anlamına da geliyor. George Town Üniversitesi’nin kurduğu “Ortadoğu’da Yeni Medya ve Bilgi Teknolojileri” bölümünde Farhang Rouhani’nin İnteret erişimi ve kullanımının İran’daki farklı politik özellikleri hakkında yazdığı makale bu konuda ilginç bilgiler içeriyor.

Kadınların ise İran’daki internet kullanıcıları arasında daha özel bir yeri var. Nedeni açık. Yıllardır baskı altında tutulmaları, dolayısıyla “iletişim” kuramamaları. Yine BBC’nin bir haberine göre 2001’de 400.000 kayıtlı kullanıcısı olan ve önümüzdeki yıllarda bu sayının 15 milyona ulaşacağı tahmin edilen internet ile özellikle kadınlar yeni bir “ses” kazanıyor. Aynı haberde İranlı kadınların bugüne kadar tabu sayılan ve üzerinde konuşulması yasak olan seks ve seks ilişkileri hakkında artık internet aracılığıyla özgürce fikir yürütmeye başladıkları belirtiliyor.

BBC’nin, bu olgunun en somut göstergesi olarak dayanağı, “web-kütüğü” (“web-log”) denilen, çevrimiçi günlükler... Biçimlendirilmesi için web tasarımı bilgisi gerektirmeyen bu günlükler bir kere başlatıldığında etkileşimli de kılınabiliyor. Böylece günlük sahibi, içeriğini her güncellemesinden sonra yeni eklediği mesajlara tepkiler alabiliyor. Kimliğini belirtmeden böyle bir günlük tutan kadınlardan biri, bu yolla korku, endişe ve beklentilerini paylaşmaya başladıktan sonra onu okuyan bazı erkeklerin “kadına bakış”larını değiştirdiklerini, bazılarının ise “İranlı kadınlara saygısızlık ettiği” görüşü ile kendisini aşağıladığını ama sonuncuların azınlıkta olduğunu söylüyor...

İranlı kadınlara “web-kütüğü tutma” yolunu ilk açan Kanada’da yaşayan gazeteci Hüseyin Derakşan olmuş. Derakşan’ın, bir web-kütüğünün nasıl başlatılacağı ve sürdürüleceği konusunda Farsça ve basit bir dille yazdığı rehberden 7 ay sonra tam 1200 web-kütüğü yayına girmiş. 27 yaşında bir gazeteci ve “mültimedya” tasarımcısı olan Derakşan, bu işi de kendi web-kütüğünden yapmış, çünkü İran’daki basın sansürüne karşı yazdığı yazılardan sonra İran gazetelerinde herhangi bir biçimde “fikir beyan etmesi” pek mümkün değil... İranlı kadınların web-günlüklerinin bir listesini de tutuyor ancak bunları okuyabilmek için Farsça bilmek gerekiyor...

Sivil toplum örgütlenmelerinde de başı çeken İranlı kadınlar, yalnızca “içlerini dökmekle” kalmıyor elbette... Kültür ve sanatlarını dünyaya taşımak için önemli atılımlar yapıyorlar. Örneğin 1953 doğumlu çağdaş ressam Farah Osouli ile yapılmış “Neden Farklı Olmayalım?” başlıklı bir söyleşide, Farah, “insan figürü resmetmek günah sayıldığı için doğu sanatının daha çok dekoratif kalmasının nesi varmış, neden farklı olunmasın?” derken satır aralarında ilginç mesajlar veriyor…

Velhasıl internet kullanıcısına bağlı olarak hayatı değiştiriyor işte…

YAYIN: 8 Ağustos 2002, Milliyet Kültür ve Sanat Eki

Pazartesi, Ağustos 12, 2002

Avrupa Tarihi Kentler Birliği’nin 12. üyesi kim dersiniz?




Avrupa Tarihi Kentler Birligi Logo


Avrupa Birliği’ne hangi ülkelerin üye olduğu malûm! Onun alt kuruluşlarından biri de “Avrupa Tarihi Kentler Birliği”. Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun kurucusu Jean Monnet’nin “Avrupa Birliği kültür arayan bir politik yapıdır, şayet yeniden başlayacak olsaydım, kültürle başlardım” dediği gibi, birleşmenin kültürel boyutu da çok önemli. İşte bu amaçla kurulmuş Avrupa Tarihi Kentler Birliği’nin 12. üyesi Türkiye. Birliğe ekonomik açıdan tam üye olmak için uğraşıla dursun, içinde barındırdığı tarih ve kültür mirası ile Türkiye, çoktan Avrupa kültürüne renk katmış durumda. Bu katılım, Avrupa Konseyi’nin 50., Avrupa Ortak Mirası Politikası’nın 25. yılının kutlandığı 2000 yılında sivil toplum örgütleri, Çekül Vakfı ve Bursa Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde kurulan Tarihi Kentler Birliği eliyle gerçekleşti. Bu bölümün sürekli okurları Tarihi Kentler Birliği’nin Antakya, Tokat, Şanlıurfa - sonuncusu geçen hafta burada yayımlanan “Kayseri-Talas-Ağırnas Buluşması”- gibi, Anadolu’nun her seferinde başka bir yerinde yapılan ve adına “buluşma” denen toplantılarını bilirler. Tarihi Kentler Birliği toplantıları, şimdilik kendi alan adı altındaki web sitesi tamamlana kadar “tkb.blogspot.com” adresindeki “web-kütüğü”nde, bir de Birliğin bastırdığı “Yerel Kimlik” dergilerinde belgeleniyor...

Şimdiden bir sonraki toplantının adresini vereyim: Önümüzdeki Eylül’de “Edirne”!

Tarihi Kentler Birliği’nin Kayseri’deki son toplantısından geçen hafta burada sözetmiştim. Bugün kalan yerimi aynı toplantıda yapılan “Yerel Yönetim Hukukunda Çevre ve Kültür Değerleri” paneline ayırmak istiyorum. Yük. Mimar ve Tarihi Kentler Birliği Genel Danışmanı Oktay Ekinci’nin yönettiği Panelin konuşmacıları Mimarlar Odası Kayseri Şubesi Başkanı Aytimur Güpgüpoğlu, Maltepe Üniversitesi Öğr. Üyesi, Tarihi Kentler Birliği Danışma Kurulu Üyesi Prof.Dr. Ülkü Azrak, Yük. Mimar ve Tarihi Kentler Birliği Danışma Kurulu Üyesi Mithat Kırayoğlu ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vacit İmamoğlu idi. Sonunda Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi ve de Tarihi Kentler Birliği Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ruşen Keleş’in genel değerlendirmesini yaptığı Panel’den bende kalan izler:

  • Mithat Kırayoğlu’nun “yasal olanla, meşru olan arasındaki makasın açıklığı”na dikkat çekmesi,
  • Prof. Dr. Ülkü Azrak’ın Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar başkanlığında hazırlanan hazırlanan 1961 Anayasası taslağına konulan, ama sonradan metin kesinleşirken “Devlet korur...” diye özetlenerek etkisi azaltılan “çevre koruma” maddesine hayıflanması, sonraki anayasalarda bu konunun daha yüzeysel ele alınması ve bunun diğer kanunlara da yansıdığını belirtmesi, meslek odalarının sivil toplum örgütleri ile karıştırılmaması, sonuncularla işbirliğine gidilerek “proje demokrasisi” yaratılması ve kamu kuruluşlarının ellerindeki tarihi eserlere “kötü davrandığı” saptanan memurlara yaptırım uygulanması önerisi,
  • Prof. Dr.Vacit İmamoğlu’nun “koruyacaksak turizm için değil, kendimiz için koruyalım” diyerek, tarihi eserlerin mutlaka üç boyutlu olarak çocuklara tanıtımını istemesi...




  • Yayın: 1 Ağustos 2002 Milliyet Kültür ve Sanat Eki

    Cuma, Ağustos 02, 2002

    “Şöyle ser de, lâf kucağımıza düşsün...”




    Tarihi Kentler Birliği’nin, geçen hafta yapılan “Talas-Kayseri-Ağırnas Buluşması”nın son günündeydik. İki günlük toplantıdan sonra Kayseri ve Talas gezilmiş, programın üçüncü durağı olan Ağırnas’ta, Mimar Sinan’ın doğduğu ev ve diğer tarihi yapılar ziyaret edilmiş, kafile bağları şarkılardan bilinen Gesi’ye de uğramış, dağların eteklerinde bir zamanlar güvercinler için yapılmış yüzyıllık kuşevlerine şaşılmış ve artık dönüşe geçilmişti. Gesi’nin eski belediye başkanı Ömer Özgün “Bir bağ görmeden geri dönemezsiniz” diyerek, bizi yakındaki bağına götürdü.  Bir Gesi bagi  Hemen çimenlerin üzerine yaygılar, minderler atıldı. İşte tam da o esnada, Hasan Özgen (Tarihi Kentler Birliği danışmanı, belgesel yönetmeni) yaygıları atan evsahibinin yakınına “Şuraya ortaya serin de, lâf kucağımıza düşsün” demez mi... Sözlü iletişimi seven bir toplumuz tamam da, bu kadar özgün deyişleri nereden bilelim? Hemen not ettim bunu. (*) Gesi’li Mehmet Sağıroğlu, “Geldiğinizden beri ben bu kafilede olaydım, size daha çok not tuttururdum” dedi. Eski Başkan Özgün de, yolda gördüğümüz kuşevlerinin geçmişini anlatmaya koyuldu. Bu kuşevlerini hiç görmedi iseniz, Tarihi Kentler Birliği’nin web-kütüğündeki fotoğraflarına bakabilirsiniz. Toprağa 90 derecelik dik açılarla inşa edilmiş, dev bacalara benzeyen bu yapılar yalnızca güvercinler için. Dikine havalanıp, dikine konabilen tek kuş türü olduğu için bunlara güvercinlerden başka hiçbir kuş bunlara giremiyor. Ömer Özgün korkutuldukları için kuşların artık çok azaldığını belirtti. Kusevleri


    Prof.Dr. Metin Sözen Bulvarı



    Acılıstan “Lâfı kucağa düşürmeden” önce, Ağırnas’ta anlamlı bir açılışa katıldık. Ağırnas Belediyesi, Mimar Sinan’ın doğduğu ev başta olmak üzere, tarihi mirasın korunması için yerel yönetime yol gösterip, kaynak yaratılmasına yardımcı olan, Tarihi Kentler Birliği’nin kurucularından, Çekül Vakfı Başkanı Prof.Dr. Metin Sözen’in adını, Ağırnas’a açılan bulvara verme kararı almış. Allahın kırında şıkır şıkır bir asfalt yol ve bir karayolu levhası: “Prof.Dr. Metin Sözen Bulvarı”... Katılımcılara yöreye has “Gilaboru” meyvasından yapılmış buz gibi şerbetler ikram edildi. Ağırnas Belediye Başkanı Mehmet Osmanbaşoğlu, onarımı süren Mimar Sinan Evi’nin “Dünya Mimar Sinan Kültür Merkezi” olması için çağrıda bulundu ve buraya ilk kitapların Sözen’den bağışlandığını belirtti. Talas Belediye Başkanı Orhan Say, Kayseri Valisi Nihat Canpolat, “Metin Hoca”larına içten teşekkür ettiler. Sonra o da konuştu ve “Bu yol aklın yolu olsun, bu yoldan güzel insanlar geçsin, bu yol, Mimar Sinan’ın açtığı çığırı yarınlara taşısın” dedi. İstanbul’a dönüldükten sonra, bu açılışı da yazmak için iznini istediğim Sözen’den harika bir de haber aldım. Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’nün de desteğiyle 10 milyar TL’lık bir fonu Ağırnas’a doğru yola çıkarmış. Bu fon, Erciyes Üniversitesi işbirliğiyle kurulan “Mimar Sinan Araştırmaları Grubu”nun, Ağırnas’taki eski taş okulu onarıp, eski taş ustalarının hünerlerini yenilere öğretecekleri bir okulu hayata geçirebilmesi için kullanılacak...



    Adresler:
    Tarihi Kentler Birliği Web Kütüğü: http://tkb.blogspot.com

    Erciyes Üniversitesi: http://www.erciyes.edu.tr/

    Kayseri Valiliği: http://www.kayseri.gov.tr/

    Kayseri Büyükşehir Belediyesi: http://www.kayseribld.gov.tr/

    Talas Belediyesi: http://www.talasbld.gov.tr

    Erciyes Net: http://www.erciyes.net/

    (*) Daha sonra Kayseri Net'in "Kayseri Ağzı Sözcükleri" başlıklı sayfasında bir sürü ilginç deyişler buldum!

    YAYIN: 25 Temmuz 2002, Perşembe, Milliyet Kültür ve Sanat Eki