Galeri In Situ, 31 Mart - 2 Mayıs tarihleri arasında, Fransız çizer Wolinski’nin elliye yakın orijinal çiziminden oluşan bir sergiye ev sahipliği yapacak. Türk karikatürseverlerin de yakından tanıdığı Wolinski sergi açılışı vesilesiyle 30 Mart - 2 Nisan tarihleri arasında İstanbul’da bulunacak.
Kaynak: GazetePort.Com
Tunus asıllı Fransız sanatçı Wolinski'nin Armada için çizdiği karikatür de şurada!
Kültür ve sanat ilintili web kaynakları, izlenimler, haberler...
Art and culture resources on the web...
- Avniye TANSUG
Salı, Mart 30, 2010
Cumartesi, Mart 27, 2010
PROMETHEUS'UN İHTİYATSIZLIĞI ŞİŞMANOĞLU EVİNİ ALEVLERE BOĞUYOR...
"Yunan sanatçı Kostas Tsoclis’in «Prometheous’un İhtiyatsızlığı» başlıklı sergisi 25 Mart’ta İstanbul’un merkezinde bulunan Sismanoglio Megaro binasında açılıyor. Sismanoglio Megaro’nun iki katına yayılan sergi, video gösterileri, yanan fotoğraflar, sanatçının Türkçe yazılmış özdeyişlerini içeren elli küçük boy tuval ve üç büyük tablodan oluşmaktadır."
Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu'nun web sitesindeki basın bülteni böyle tarif ediyor sergiyi...
Açılışta oradaydık. Yunan komşular en şık giysileriyle, mimarı Şişmanoğlu'nun adıyla anılan Konsolosluk binasını hınca hınç doldurmuştu. Uzayan açılış konuşmaları nedeniyle kapıda bir süre yığılma da yaşandı. Ne kadar birbirimize benziyorduk... Beril Anılanmert, sanatçının Prometheus serisinin ilki olan Atina'da izlemiş, oradaki izleyici sayısının buradakinin yedi sekiz misli olduğundan sözediyordu...
Tsoclis'in özdeyişlerinden bazıları şöyle:
1930 doğumlu Costas Tsoclic ve İstanbul sergisi hakkında şurada daha sakin bir içerik var!
Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu'nun web sitesindeki basın bülteni böyle tarif ediyor sergiyi...
Açılışta oradaydık. Yunan komşular en şık giysileriyle, mimarı Şişmanoğlu'nun adıyla anılan Konsolosluk binasını hınca hınç doldurmuştu. Uzayan açılış konuşmaları nedeniyle kapıda bir süre yığılma da yaşandı. Ne kadar birbirimize benziyorduk... Beril Anılanmert, sanatçının Prometheus serisinin ilki olan Atina'da izlemiş, oradaki izleyici sayısının buradakinin yedi sekiz misli olduğundan sözediyordu...
Tsoclis'in özdeyişlerinden bazıları şöyle:
«…Ancak, unutmayalım ki, eski görüntüler, adımlarımıza, duygularımıza, kararlarımıza yol göstermeye devam eder.
Çocukluk çağımız, olgunluğumuzun önünde olduğu sürece, asla öncü sanat yapmayacağız…»
«…Sanatın, trajediyi sevince, şiddeti estetik hazza, ilgisizi önemliye dönüştürerek büyülemesi gerekirdi. Gerçeğin ve arzunun arasında arabulucu olması gerekirdi – ya da tersi. Komplocu muhafızların kapıları kapalı tutacakları ve bilgi sahibi olmayanların akıllarını karıştıracakları duygusal gizlenme yerlerinin eseri olabilirdi.
Masum durum ve ilişkiler içinden çıkartılmış başka şehvetlerin ürünü olabilirdi. Sıradan ve kısır malzeme ve şeylerin miktarlarının değişikliklerinden, işlenmelerinden.»
«...Sanat sanatsa eğer, duygular dile getirmez, duygular üretir.»
«Sanatın ne adı, ne de kategorileri vardır. Davranışlarımıza işleyen ve arkasında başkaları için bazen görünür ve izlenebilir, bazen de görünmez ve geçici izler bırakan bir ruhtur.
Birinci izler tarihin belgelenmesi ve okunması, ikincilerse oluşumu için gereklidir.»
«Sonunda beni, etkileyemediği olaylar karşısında kan ağlayan, kullanılmayan yetenekler için gözyaşı döken, anlayışsız bir dünya karşısında ve hiçbir zaman karşılaşma fırsatı olmadığı için onu tanımayan bir Tanrı’ya haklı ya da haksız yere öfkelenen bir insan olarak hatırlamanızı isterim. Buna rağmen, bir insan ki…»
1930 doğumlu Costas Tsoclic ve İstanbul sergisi hakkında şurada daha sakin bir içerik var!
"ŞAİRLERİN İLKBAHARI"
-Sayın Şehmus Güzel, Web'de Kültür Sanat okurları için yollamış, teşekkür ediyoruz!-
ŞAİRLERİN İLKBAHARI
Fransa’ya ilkbahar erken geldi. Çok değil. Biraz erken geldi... Fransa’da “Şairlerin İlkbaharı” veya “Şairler İlkbaharı” adı verilen etkinlikler dizisi 8 martta başladı 21 marta kadar sürecek. 8 Mart malum Kadınlar Günü 21 Mart ise UNESCO tarafından “Dünya Şiir Günü” ilan edildi. Bu vesileyle benim şiir yazdığımı anımsayan kimi dost tarafından Paris ve çevresindeki kimi etkinliklere davet edildim ve bunun üzerine şiir yazdığımı anımsadım.
Bu kitaplar üzerine son derece şirin ve gerçekten kitaplar okunduktan sonra yazıldıkları her hallerinden belli iki ve kanımca önemli makale bile yayınlandı. Biri Hasan Akarsu tarafından ( « M. Şehmus Güzel’in şiirleri : ‘Aşk-Olsun !’ », Berfin Bahar, Sayı : 85, Mart 2005, s. 75. ), diğeri Güngör Gençay tarafından ( “Bir satır arası şairi: M. Şehmus Güzel”, Evrensel, 7 Ağustos 2008). Gerçekten şair ve yazar, şiir ve şairlik mesleği konusunda katkıları bilinen iki kişinin bu kitapları övmesi elbette benim açımdan yeni bir enerji kaynağı oldu. Her ikisine bir kez daha teşekkür borçluyum. Şiir kitaplarım üzerine tanıtıcı şeyler yazan başkaları da oldu.
Ekte kitapların kapaklarının skanerlerini gönderiyorum. Şiirlerimden seçtiğim birkaçını da « tadımlık » olsun niyetiyle aşağıda sunuyorum. Kitaplarda yer almayanlar da var.
Bu bağlamda “Şairlerin İlkbaharı”nın 12.sinin afişini de ekte iletiyorum. Bu yılki kadınlara ithaf edildiği için “couleur femme” notu var afişte. Evet “kadın rengi”, çünkü bilhassa geçmiş dönemlerdeki kadın şairlerin isimlerinin ve yapıtlarının ortaya çıkarılması, unutulmaması ve günümüz kadın şairlerinin yapıtlarının daha çok insana, daha çok mekana ulaştırılması dileğiyle.
Nitekim bu yıl bu şiirsel etkinlikte bir anlamda onur konuğu ve adına ikinci kez “ödül” verilecek olan Lübnan kökenli ama uzun yılllarını önce Mısır’da sonra Fransa’da yaşamış ve Fransa’ya bir müzisyen oğul, Louis Chedid, bir ressam kadın, kızı Michèle Chedid-Koltz, bir müzisyen torun, çok sevilen Matthieu Chedid, sunmuş iyi yazar ve şair Andrée Chedid var. Doksan yaşında. Etkinliklerde onu bir anlamda torunu temsil ediyor, şiirlerini en iyi tiyatro ve sinema sanatcıları okuyor.
Kadın şairler onunla sınırlı değil. Fransalı ve başka “dünyalardan” gelen kadın şairler de var : Linda Maria Baros, Sylvie Birioux, İra Feloukatzi, Françoise Leclerc, Alice Macahado ve daha niceleri. Rusya Federasoyonu’ndan Maria Stepanova, Olessia Nokolaeva...
Türkiye’den de yüzümüzün akı, iyi şair, kahkahasıyla Sorbonne Ünuversitesi Guizot amfisini tatlı tatlı sarsalayan Lale Müldür. Lale ile 1982 yaz tatili sırasında Gümüşlük’te ve Ece Ayhan nam şiir devinin bilmeceleriyle “içtiğimiz” gecelerin tadındayım yeniden. Ay batmak istemez, güneş günaydın demez gecelerdi bunlar... Bunları Ece Ayhan ile ilgili değişik makalelerimde anlattım. Burada o konuya tekrar dönmeyeceğim. Lale Müldür o günlerde şair olacağının ilk ipuçlarını veriyordu ve biz de bundan epey keyif alıyorduk. O Lale işte bugün bu Lale’dir.
Elbette Paris’teki başka etkinlikler çerçevesinde okuma günlerine katılan Füruzan Hanımı da unutmamak lazım. Onun birçok romanını, anlatısını birer şiir biçiminde okumak mümkündür çünkü.
Her şey önce şiirle başlar. Bihassa yazma serüvenimiz. Şiir yazmayan kaç çocuk, kaç genç vardır? Gönül istiyor ki o çocukluk ve o ilkgençlik “karalamaları” gün yüzüne çıksın. Bu ülke, bizim ülkemiz, şair yatağıdır. Şair hazinesidir. Dadaloğlu ve Yunus Emre’den Nâzım Hikmet’e, Orhan Veli, Melih Cevdet Anday’dan Ahmet Telli, Bayram Balcı ve Adil Okay’a, Ahmed Arif’ten Yılmaz Güney’e say say bitmez...
Evet her gün ve herkese şiir. Baudelaire Baba ne demiş? : “Bir adam (kadın veya erkek. MŞG) yemek yemeden iki gün dayanabilir ama şiirsiz asla!” Madem öyle işte ödevimi yapıyorum ve birkaç şiirimi de bu vesileyle sunuyorum. Şiirli geceler ve gündüzler dileklerimle.
eş-(ben)im
eşim
benim
kapalı kaldı
aklını çaldı.
8 Mart 2010
hamdullah uysal için
kavgada
düştü hamdullah
avucunda güneş
hamdullah gitti
güneşi bize bıraktı
1 Mart 2010
kişkiş
köşebaşlarını tutmuş
danalara
etkisiz yetkili de olsalar
yetkili etkisiz de olsalar
kişkiş
kişkiş
kişkişlanoğlumkişkiş
bilinmezbirzamanınsabahında
Ev
her kutu
bir ev
her evde
kibritler
tutuşmaya
hazır (lanmış)
24 Aralık 2009
marmara
marmara deniziyle maçımız
en iyi ihtimalle
berabere bitebilir :
denizi yenmek
asla mümkün
30 Aralık 2002
ŞAİRLERİN İLKBAHARI
M. Şehmus GÜZEL
Fransa’ya ilkbahar erken geldi. Çok değil. Biraz erken geldi... Fransa’da “Şairlerin İlkbaharı” veya “Şairler İlkbaharı” adı verilen etkinlikler dizisi 8 martta başladı 21 marta kadar sürecek. 8 Mart malum Kadınlar Günü 21 Mart ise UNESCO tarafından “Dünya Şiir Günü” ilan edildi. Bu vesileyle benim şiir yazdığımı anımsayan kimi dost tarafından Paris ve çevresindeki kimi etkinliklere davet edildim ve bunun üzerine şiir yazdığımı anımsadım.
Evet zaman zaman kimi geçici, anlık ve zorlu duygularımı şiirle ifade ettiğim oldu. İç dalgalanmalarım, kimi duygularım, geçen veya geçemeyen bir bulutun biçimi, rengi, durumu, ısıtan veya ısıtamayan güneş, dağ manzaraları, Nijer’deki çöl sıcağı, dağ manzaraları, çocukluk, ilkgençlik, gençlik veya yaşlılık an(ı)ları, ağrıları dememek için, Nijer’deki çöl sıcağı, Makam Dağı’nın kadim çiçekleri, Diyarbakır karpuzu, Ergani kavunu, Dicle ve Fırat, Marmara, Ak ve Kara denizler ve daha bin bir “seyir” ancak şiirle yazılabilirdi ve ben de dayanamayıp öyle yaptım. Bu arada iki de şiir kitabı yayınladım. Bunlar piyasada satılmak üzere yayınlanmadı, 2003 sonunda ve 2005 sonunda yeni yıl kutlaması niyetine yakın dost ve arkadaşlarıma yeni yıl kartı olarak gönderilmek üzere yazıldı. Ve şiirden çok şaka yüklü olduğunu burada itiraf etmeliyim. Bugüne kadar yayınlanan iki şiir kitabım şunlardır:
Bu kitaplar üzerine son derece şirin ve gerçekten kitaplar okunduktan sonra yazıldıkları her hallerinden belli iki ve kanımca önemli makale bile yayınlandı. Biri Hasan Akarsu tarafından ( « M. Şehmus Güzel’in şiirleri : ‘Aşk-Olsun !’ », Berfin Bahar, Sayı : 85, Mart 2005, s. 75. ), diğeri Güngör Gençay tarafından ( “Bir satır arası şairi: M. Şehmus Güzel”, Evrensel, 7 Ağustos 2008). Gerçekten şair ve yazar, şiir ve şairlik mesleği konusunda katkıları bilinen iki kişinin bu kitapları övmesi elbette benim açımdan yeni bir enerji kaynağı oldu. Her ikisine bir kez daha teşekkür borçluyum. Şiir kitaplarım üzerine tanıtıcı şeyler yazan başkaları da oldu.
Ekte kitapların kapaklarının skanerlerini gönderiyorum. Şiirlerimden seçtiğim birkaçını da « tadımlık » olsun niyetiyle aşağıda sunuyorum. Kitaplarda yer almayanlar da var.
Bu bağlamda “Şairlerin İlkbaharı”nın 12.sinin afişini de ekte iletiyorum. Bu yılki kadınlara ithaf edildiği için “couleur femme” notu var afişte. Evet “kadın rengi”, çünkü bilhassa geçmiş dönemlerdeki kadın şairlerin isimlerinin ve yapıtlarının ortaya çıkarılması, unutulmaması ve günümüz kadın şairlerinin yapıtlarının daha çok insana, daha çok mekana ulaştırılması dileğiyle.
Nitekim bu yıl bu şiirsel etkinlikte bir anlamda onur konuğu ve adına ikinci kez “ödül” verilecek olan Lübnan kökenli ama uzun yılllarını önce Mısır’da sonra Fransa’da yaşamış ve Fransa’ya bir müzisyen oğul, Louis Chedid, bir ressam kadın, kızı Michèle Chedid-Koltz, bir müzisyen torun, çok sevilen Matthieu Chedid, sunmuş iyi yazar ve şair Andrée Chedid var. Doksan yaşında. Etkinliklerde onu bir anlamda torunu temsil ediyor, şiirlerini en iyi tiyatro ve sinema sanatcıları okuyor.
Kadın şairler onunla sınırlı değil. Fransalı ve başka “dünyalardan” gelen kadın şairler de var : Linda Maria Baros, Sylvie Birioux, İra Feloukatzi, Françoise Leclerc, Alice Macahado ve daha niceleri. Rusya Federasoyonu’ndan Maria Stepanova, Olessia Nokolaeva...
Türkiye’den de yüzümüzün akı, iyi şair, kahkahasıyla Sorbonne Ünuversitesi Guizot amfisini tatlı tatlı sarsalayan Lale Müldür. Lale ile 1982 yaz tatili sırasında Gümüşlük’te ve Ece Ayhan nam şiir devinin bilmeceleriyle “içtiğimiz” gecelerin tadındayım yeniden. Ay batmak istemez, güneş günaydın demez gecelerdi bunlar... Bunları Ece Ayhan ile ilgili değişik makalelerimde anlattım. Burada o konuya tekrar dönmeyeceğim. Lale Müldür o günlerde şair olacağının ilk ipuçlarını veriyordu ve biz de bundan epey keyif alıyorduk. O Lale işte bugün bu Lale’dir.
Elbette Paris’teki başka etkinlikler çerçevesinde okuma günlerine katılan Füruzan Hanımı da unutmamak lazım. Onun birçok romanını, anlatısını birer şiir biçiminde okumak mümkündür çünkü.
Her şey önce şiirle başlar. Bihassa yazma serüvenimiz. Şiir yazmayan kaç çocuk, kaç genç vardır? Gönül istiyor ki o çocukluk ve o ilkgençlik “karalamaları” gün yüzüne çıksın. Bu ülke, bizim ülkemiz, şair yatağıdır. Şair hazinesidir. Dadaloğlu ve Yunus Emre’den Nâzım Hikmet’e, Orhan Veli, Melih Cevdet Anday’dan Ahmet Telli, Bayram Balcı ve Adil Okay’a, Ahmed Arif’ten Yılmaz Güney’e say say bitmez...
Evet her gün ve herkese şiir. Baudelaire Baba ne demiş? : “Bir adam (kadın veya erkek. MŞG) yemek yemeden iki gün dayanabilir ama şiirsiz asla!” Madem öyle işte ödevimi yapıyorum ve birkaç şiirimi de bu vesileyle sunuyorum. Şiirli geceler ve gündüzler dileklerimle.
eş-(ben)im
eşim
benim
kapalı kaldı
aklını çaldı.
8 Mart 2010
hamdullah uysal için
kavgada
düştü hamdullah
avucunda güneş
hamdullah gitti
güneşi bize bıraktı
1 Mart 2010
kişkiş
köşebaşlarını tutmuş
danalara
etkisiz yetkili de olsalar
yetkili etkisiz de olsalar
kişkiş
kişkiş
kişkişlanoğlumkişkiş
bilinmezbirzamanınsabahında
Ev
her kutu
bir ev
her evde
kibritler
tutuşmaya
hazır (lanmış)
24 Aralık 2009
marmara
marmara deniziyle maçımız
en iyi ihtimalle
berabere bitebilir :
denizi yenmek
asla mümkün
30 Aralık 2002
Salı, Mart 16, 2010
Perşembe, Mart 11, 2010
Cumartesi, Mart 06, 2010
This blog has moved
This blog is now located at http://webdekultursanat.blogspot.com/.
You will be automatically redirected in 30 seconds, or you may click here.
For feed subscribers, please update your feed subscriptions to
http://webdekultursanat.com/blogger_rss.xml.
Salı, Mart 02, 2010
Kültürel Kahvaltı...
Armada Pazar Kahvaltısı konuklarını Arkeoloji Müzesi'ne, "Disk Atan Adam" heykelini görmeye götürüyor!
Ayrıntılar şurada!
Ayrıntılar şurada!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)