|
Detay |
"Aşkın Damakta Kalan Tadı" Koymuşlar Festival'in başlığını...
Cam Ocağı Vakfı,
İstanbul Concept ve
Pera Palas- Jumeriah, Istanbul... İlk etkinlik Pera Palas'ta, bu ayın sonuna kadar açık olan "Sanat Aşkı Besler" sergisi. Bu sergide uluslararası cam sanatçılarının İstanbul ve Anadolu'dan esinlenerek yaptıkları eserlerden bazıları ile Türk takı tasarımcılarının çalışmalarından örnekler yer alıyor...
"Tasarım Aşkı Besler" başlıklı diğer etkinlik "
Address Istanbul"da. 8 Şubat'tan ay sonuna kadar sürecek o da. Festival 13 Şubat'ta
The Hall İstanbul'da "
The Eternal Taste of Love Party" ile bir kutlama da yaptı.
5 yıl önce küçük bir sergi yaklaşımı olarak başlayan festival, geçen zaman içinde yoğun ilgi görerek büyümüş. Küratör
Işık Gençoğlu, 14 Şubat’a bir alternatif olmadıklarını Aşkın Damakta Kalan Tadı Festivali’nin, ulusal kültürü yansıtan bir etkinlik olduğunu ve uluslararası bir platforma taşımak istediklerini söylüyor. Gençoğlu;
"Bizim için aşk, bütün bir aya yayılan ve sadece karşı cinse duyulan aşk olarak tanımlamadığımız, her alanda, her şekilde güzel duyguların en iyi ifade şeklidir” diyor...
|
Sezgin Sander- "AnaTanrıça" |
"Aşk Besler" temasıyla düzenlenen festival kapsamında Pera Palace Hotel Jumeirah'da açılan Sanat Aşkı Besler temalı sergide, Cam Ocağı Vakfı'nın özel koleksiyonunda yer alan ödüllü cam sanatçılarının İstanbul'dan ilham alarak yaptıkları eserler ile Türkiye'nin takı tasarımcılarının çalışmaları yer alıyor. "Tasarım Aşkı Besler" temasıyla ise "AdressIstanbul"da 60'dan fazla ulusal ve uluslararası sanatçı ve tasarımcının eserleri sergileniyor. Birçok etkinliğin ve partinin düzenleneceği Festival, Şubat sonuna kadar devam edecek.
Türk takı tasarımcılarının eserleri arasında Sezgin Sander'in Anadolu bereket tanrıçaları olarak adlandırdığı heykelcik ve takılara başka türlü hayran olduk. Bir nevi "ilk görüşte aşk" hali...
Aslında bir psikolog olan Sander, Muş'un İstasyon köyü dahil Anadolu'nun çeşitli yörelerinde öğretmenlik, ‘‘Çevre sorunlarının etkisi ve öğrenme güçlüğü’’ konusunda bilimsel araştırmalar yapmış bir aydın kişi. Düsseldorf'da ‘‘öğrenme güçlüğü olan çocuklarda resimle tedavi eğitimi’’ çalışmaları ve öğretmenlik, İstanbul Fransız La Paix Hastanesi'nde sanatla teşhis ve tedavi uygulamaları ve araştırmalar çok renkli yaşamından bazı kesitler... Son yıllarda kendini tümüyle sanata vermiş. Tasarımları
İKSV Tasarım Mağazasından
MOMA'ya kadar uzanıyor.
Biz tanrıçaları seyre dalmışken, yanımıza gelen Sezgin Hanım, "
aslında onlar pancar çapası" demez mi! Açıklıyor sonra:
“
Demire ve demirden araçlara olan tutkum ilk pancar çatalını bulduğum an başladı. Ana tanrıçamı bulmuştum sonra zamanla üç ana tanrıça figürüm oldu. Uzun boylu, hafif kalçalı ve geniş kalçalı. Sonrada bulduğum bütün parçalarla dost oldum. Onlar benim topraktan gelen geçmişim oldular. Bu aletler sonraki kuşaklarca eski sayılarak kullanılmadılar. Ama teknoloji ne kadar gelişse de bu aletleri de arada hatırlamak gerekir sanırım. Bugün toprak ve tohum gözden düşürüldüler. Burhan Oğuz'un derlediği gibi 'Tohumu topraktan üstün tut.' 'Tohumun soylu, ekinin boylu olsun" atalardan günümüze gelmiş güzel alıntılar değilmi?”
Sonra uzun bir sohbete dalıyoruz onunla. Laf lafı açıyor, derken Sezgin Hanım'ın Tuncel Kurtiz'in kardeşi olduğu farkedilince
Mehmet Tansuğ da çocukluklarında komşu olduklarını hatırlıyor. Çok sevinip o günlere dönüyorlar... Ezcümle sanat ve tasarım yalnız aşkı değil başta dostluk olmak üzere insani herşeyi besliyor...