Bugünlerde -bilgi çağında- kültürel üretim ve mülkiyet konusunda Bahane/Arter'deki tartışma nedeniyle fikir ve sanat eserleri hukuku açısından "temellük" (mülk edinme, sahiplenme, iktisap, kendine maletme,…) kavramıyla da çok haşır neşirim… "Temellük"ün, Postmodernizm ile literatüre "temellük sanatı" başlığıyla geçirildiğini ya da Türkçe'ye böyle çevrildiğini daha önce farketmemişim… Esasen sonuncusu "appropriation art" karşılığı olarak böyle kullanılmakta… "Appropriation"ın sözlük anlamları arasında, "tahsisat", "iç etme", "üstüne oturma", "sahibinin izni olmadan el koyma" gibi zengin çeşitler (!) de var…
E-Skop blogundaki SkopBülten'de Ali Artun'un şöyle güzel bir yazısı da var ki çok işime yaradı nüansları ayırdetmeme: "Sahte Sanat"
Yazıdan bir alıntı:
"Sahtenin orjinalliği
…Moderliğin orjinallik/otantisite takıntısını postmodernlik bozuyor. Çünkü postmodernlik, sanatın tarihinin geri-dönüşümüne kapılıyor; yani bir anlamda avangard dahil bütün geleneği yağmalamaya.
Bu bakımdan, geçmişteki her eserin alıntılanması, taklit edilmesi, kopya edilmesi ve bu sayede modern sanatın kalbi sayılan orjinallik/otantisite/biriciklik ilkesinin tahrip edilmesi postmodernliğin stratejisi haline geliyor. Örneğin “temellük sanatçısı” (appropriation artist) Sherrie Levin, herhangi bir kitaptan fotoğrafladığı Van Gogh röprodüksiyonlarını bu saikle çerçeveleyip sergiliyor ve satıyor. Yani Van Gogh’un orijinalliğini kendine mal ediyor. Sonuçta bu stratejinin başarılı olduğu söylenemez. Çünkü burada modern orjinallik ilkesi de kopyalanıyor. Çünkü bu kez sahte orijinal oluyor. Ve artık sahtekârlık eskiden olduğu gibi bir sanatkârlık gerektirmediği için, bir fotokopi çekmek kadar kolaylaştığı için, orijinallik ve otantisite hırsı daha bir şiddetleniyor…"