Cumartesi, Kasım 30, 2013

"TEMELLÜK SANATI"!

Bugünlerde -bilgi çağında- kültürel üretim ve mülkiyet konusunda Bahane/Arter'deki tartışma nedeniyle fikir ve sanat eserleri hukuku açısından "temellük" (mülk edinme, sahiplenme, iktisap, kendine maletme,…) kavramıyla da çok haşır neşirim… "Temellük"ün, Postmodernizm ile literatüre "temellük sanatı" başlığıyla geçirildiğini ya da Türkçe'ye böyle çevrildiğini daha önce farketmemişim… Esasen sonuncusu "appropriation art" karşılığı olarak böyle kullanılmakta… "Appropriation"ın sözlük anlamları arasında, "tahsisat", "iç etme", "üstüne oturma", "sahibinin izni olmadan el koyma" gibi zengin çeşitler (!) de var…

E-Skop blogundaki SkopBülten'de Ali Artun'un şöyle güzel bir yazısı da var ki çok işime yaradı nüansları ayırdetmeme: "Sahte Sanat"
Yazıdan bir alıntı:
"Sahtenin orjinalliği 
…Moderliğin orjinallik/otantisite takıntısını postmodernlik bozuyor. Çünkü postmodernlik, sanatın tarihinin geri-dönüşümüne kapılıyor; yani bir anlamda avangard dahil bütün geleneği yağmalamaya.
Bu bakımdan, geçmişteki her eserin alıntılanması, taklit edilmesi, kopya edilmesi ve bu sayede modern sanatın kalbi sayılan orjinallik/otantisite/biriciklik ilkesinin tahrip edilmesi postmodernliğin stratejisi haline geliyor. Örneğin “temellük sanatçısı” (appropriation artist) Sherrie Levin, herhangi bir kitaptan fotoğrafladığı Van Gogh röprodüksiyonlarını bu saikle çerçeveleyip sergiliyor ve satıyor. Yani Van Gogh’un orijinalliğini kendine mal ediyor. Sonuçta bu stratejinin başarılı olduğu söylenemez. Çünkü burada modern orjinallik ilkesi de kopyalanıyor. Çünkü bu kez sahte orijinal oluyor. Ve artık sahtekârlık eskiden olduğu gibi bir sanatkârlık gerektirmediği için, bir fotokopi çekmek kadar kolaylaştığı için, orijinallik ve otantisite hırsı daha bir şiddetleniyor…"

Perşembe, Kasım 28, 2013

TARİHİ İSTANBUL ÇEŞMELERİ KAMPANYASI HAKKINDA SUNUM

Su Hakkı Kampanyası, 2 Kasım Cumartesi günü saat 13.00 ile 18.30 arasında “Su adaleti olmadan demokrasi olmaz! Ortak varlıklarımızı ve su hakkımızı savunuyoruz” adlı bir panel ve forum düzenledi. 100 kişiye yakın katılımcının olduğu toplantının panel kısmında sekiz konuşmacı su krizinden iklim değişikliğine, özelleştirmeden tekrar kamulaştırmaya kadar su meselesinin çeşitli boyutlarını dile getirdi. Bakınız: Panel notları

O Panel için hazırladığım "Tarihi İstanbul Çeşmeleri Kurtarılmalıdır Kampanyası" başlıklı Türkçe sunum burada!
Aynı içeriğin İngilizcesi de ("The Historical Fountains of Istanbul Should be Saved" presentation:) şurada.

Cumartesi, Kasım 16, 2013

KÜLTÜREL ÜRETİM ve MÜLKİYET


Arter / Bahane'de böyle bir çalışma yapacağız:
Kültürel Üretim ve Mülkiyet

Kültürel Üretim ve Mülkiyet | Cultural Production and Property

Türker Armaner, Koray Löker, Zeyno Pekünlü, Avniye Tansuğ
November 23 Kasım 2013, 13:30–16:30
November 30 Kasım 2013, 13:30–16:30
Dijital çağda düşünce ve sanat eserlerinin mülkiyeti üzerine düşünenleri, Bahane’de “mülkiyet” kavramının tarihsel evrimini, fikri mülkiyetin mevcut hukuki düzenlemesini, başka düzenleme olasılıklarını ve özgür kültürün politikasını tartışmaya davet ediyoruz. Eğer bu ve benzeri konular ilginizi çekiyorsa tartışmaya katılabilir ve kendi sunumlarınızı yapmak için Bahane’de oluşan gruba dahil olabilirsiniz. Yapılacak sunum, tartışma ve katkılar, daha sonra bir yayına dönüştürülecek; bu yayının nasıl şekilleneceğine de beraberce karar verilecek.
/////////////////////
Those who are concerned with intellectual property in the digital age are invited to discuss the historical evolution of the concept of “property”, the existing legal regulations regarding intellectual property, alternative regulations and the politics of free culture. If you, too, are interested in these topics, you can take part in the discussion and join the group at Bahane to make your own presentations. The presentations and discussions held as part of this event will later be published; the form of this publication will be decided collectively.

YARIN: ARMADA'DA IVIR ZIVIR TARİHİ MÜZAYEDESİ

Yarın, Armada Otel'de ilginç bir etkinlik var; batılıların "Ephemera" dediği, koleksiyoncular için çok önemli olabilen, geçmişten günümüze gelebilmiş kimi objeler, belgeler, kitap, harita, pul vb basılı malzeme, eski ürünler gibi şeylerin müzayedesi!

"Ephemera"; 2003 yılından beri Türkçe'ye de "Efemera" olarak girmiş.
Vikipedi'de bu konuda hayli ayrıntılı bir açıklama var:

Kelime Eski Yunanca kökenlidir ve "bir günden fazla dayanmayan" anlamına gelen "ephemeron" un çoğul şeklidir. Etimolojik olarak Eski Yunanca ephēmerón (εφημερόν) "bir gün ömrü olan Mayıs böceği" anlamına gelen bir isimdir. Bundan türetilmiş ephēmerós (εφημερός) ise "günlük" anlamını taşır. ēméros (ἡμέρος) ise "gün" anlamına gelir. Bu iki söcüğün bileşiminden türetilerek İngilizce'ye giren "ephemera" ise bu dilde kısa ömürlü şeyler, kalıcı olmayan yayınları tanımlamak için kullanılmıştır. Bu materyaller, biriktirilmek amacı ile üretilmemiş kısa ömürlü ve başlangıçta fazla değer taşımayan, ancak sonradan bazı koleksiyoncular tarafından koleksiyon malzemesi haline getirilmiş "ıvır zıvır" ürünlerin genel adıdır. Bu ürünler genellikle basılı materyalleri kapsar. Sözcük 2000 yılında Türkçe'de kullanılmaya başlamıştır[3].
Bu efemera ürünlerinin arasında okul diplomaları, karneler, otobüs sinema biletleri, piyango biletleri, spor toto kuponları, gazete nüshaları, tanıtım broşürleri, mektuplar, kartvizitler, lokanta menüleri, tapu senetleri, noter senetleri, banka dekontları, çikolata ve sakızlardan çıkan kartlar, sigara kâğıtları, posterler, pasaportlar, fotoğraflar, kartpostallar, düğün davetiyeleri gibi gündelik hayatın ayrıntılarını belgeleyen materyaller sayılabilir.
Bugün özel koleksiyoncular dışında büyük ulusal kütüphaneler ve müzeler de tarihin belli bir alanına ışık tutabilecek efemera koleksiyonları barındırmaktadırlar.

17 Kasım 2013, Pazar günü, saat 14.00'de Armada Otel Preveze Salonu'nda yapılacak Müzayede'ye ilişkin olarak, konunun ülkemizdeki üstadı Gökhan Akçura'nın üslubu ve ilginç içeriği ile tadına doyum olmayan metin ise şurada:
 "Ivır Zıvır Tarihi Müzayedesi'ne Önsöz"…