Yazar, Kıyısız, Taş Hücre, Dalgakıran hikaye kitaplarında aralara serpiştirdiği, ilk romanı Tahta Saplı Bıçak'ta finalde yaptığı gibi, bu romanında da sürprizli bir sonla okuru şaşırtıyor, hatta irkiltiyor...
Öte yandan, Armaner'in inceleme kitabı Tarih ve Temsil'de ele aldığı, 19. yüzyıl Avrupası düşünce sistemlerinde önemli yer tutan, "aileye/vatana/ulusa... aidiyet", "zaman-mekân", "özgür irade - rastlantısallık", "iyi-kötü" gibi kavramlar, "Hüküm"de kahramanların iç seslerinde sıkça somutlaşıyor. En çok da kendi kendileriyle tartışır, durumlarını sorgularken... "Ses" somut olarak da roller yükleniyor romanda. İyice gerçeküstü (!) ama bir o kadar etkileyici karakter; "Ölü duacısı kadın"ın ise ne dış ne iç sesini duyuyor okur! "Kukla ve kuklacı" kavramı bu kitapta da karşımızda.
Şehir ayrıntıları metne o kadar incelikli yedirilmiş ki 1920'lerin işgal altındaki İstanbul'unu bizzat yaşamış kadar oluyor, yeni şeyler de öğreniyorsunuz... Mesela Galata'daki ünlü Saint Pierre Hanı'nda hangi katta hangi büroların ve kimlerin çalıştığını, Tepebaşı'nda bir otelden dönüştürülen, çok katlı gazinonun çok uluslu casusların da gözde bir buluşma mekânı olduğunu, o yıl (1920) yasaklanan tombalanın yerini hamamböceği yarışlarının aldığını... Kısacası meraktan çok çabuk bitirdiğim "Hüküm"ü, bu kez ayrıntıların tadını çıkarmak için bir kere daha okuyabilirim. Biraz üstü geçsin şimdi...
"....Türker Armaner'in yeni romanı "Hüküm", galiplerin tarihi arasına sıkışmamak için uğraşan bir kahramanın hikâyesini anlatıyor. Bu kahramanın hikâyesi aslında Türkiye'deki vatanseverlik kavramının da tersten bakılarak yazılmış ama düzü görme amacındaki özeti..." Devamı şurada: Türker Armaner'in yeni romanı "Hüküm", galiplerin tarihi arasına sıkışmamak için uğraşan bir kahramanın hikâyesini anlatıyor. Bu kahramanın hikâyesi aslında Türkiye'deki vatanseverlik kavramının da tersten bakılarak yazılmış ama düzü görme amacındaki özeti..."
Devamı şurada: Cumhuriyet - Kitap )