Yeni okur-yazarlık türleri...
Kimin için olduğu pek değil, ama kimin için olmadığı açık olan “Bilgi Çağı”nda “okur-yazarlık” artık başka türlü tanımlanır oldu…
Yeni okur-yazarlık türlerinin başında “bilgisayar okuryazarlığı” geliyor. Elin kalem tutması ya da daktilo kullanabilmek yeterli değil. Artık bilgisayar başına geçip, kelime işlem programlarından başlayarak, tablolama, hesap kitap yapma, görsel sunumlar hazırlama, veri tabanı oluşturma, web sayfaları dizayn etme ve kişisel yayıncılık yapmaya kadar, ilgi alanı ve beceriler ölçüsünde bilgisayarın günlük yaşama sokulması gerekiyor.
Sonra, bilgi çağında bilginin hangi formatlarda üretildiğini ve kullanıldığını anlayabilmek bağlamında “dijital okur-yazarlık” var. Mesela Macaristan’daki Orta Avrupa Üniversitesi, “Açık Toplumlar İçin Dijital Okur-yazarlık” kurs programı ile akademisyenlerin bu konudaki açığını kapatmayı amaçlıyor . Washington Üniversitesi ise kendini sınamak isteyenler için bir test hazırlayıp, internet’e atmış.
-Şimdilik!- en son okur-yazar türü; “bilgi okur-yazarı”! Bu, bir ele bilgisayarın faresini alıp, internet’te bir siteden ötekine gezinmek , alışveriş, banka işlemleri, “chat” yapmak veya bir takım web siteleri oluşturmak anlamında değil, elektronik ortama aktarılan “içerik”le doğrudan ilgili bir kavram. Avrupa’nın ilan ettiği, bizim de etmemiz beklenen seferberlik kapsamındaki “Elektronik Öğrenme” (“E-Learning”) projesinin temelinde yatan kavram bu. Bilgi-okur yazarlığı, bir taraftan “ışıkları yanmayan o dev kütüphanede”; doğru kaynağa kısa sürede ve en ekonomik biçimde ulaşmak, bir taraftan da bilgi üretmek ve bilgiyi işlemekte onu etkin biçimde kullanmak anlamına geliyor. “Bilgi okur-yazarıyım” diyebilmek için şunlara sahip olmanız gerekiyor (kaynak:Nua):
Görüldüğü gibi, bu özelliklere sahip olmak çok da zor değil, cahil kalmaya ( ! ) değmez yani...
Yayın: 24 Ocak 2001, Milliyet Kültür Sanat