Babam yanlış kullandığımı yakaladığı sözcükleri düzeltirken bunu sık sık tekrarlardı... Günümüzde durmadan tekrarlanan öyle Türkçe sözcükler var ki bana bu lafı hatırlatıyor, hem de her gün. Bunların bir kısmı yanlış olduğu halde yaygın kullanıldığı için doğru sanılanlar. Örneğin, "müsaitlik", "muhattap", "hakikatten", "ikametgah" -birinci a şapkalıymış gibi, ince telaffuz ediliyor-...
Bir kısmı hiç olmayan sözcükler, ör. "ayrıyeten"!
Bir de virüs gibi yayılan, dili çarpıtan moda sözcükler var. Bunların tek başına bir suçu yok, ama doğru yerde kullanılmıyorlar. En başta "adına" geliyor bu grubun. İngilizce "in the name of"da olduğu gibi; "birinin namına, onun yerine", ya da "bir şey uğruna" demek gerektiğinde kullanılacağı yerde düpedüz "için" yerine kullanılıyor bu "adına". Neden acaba? Laf daha firaklı, daha tumturaklı olsun diye mi? Sonra "Süreç"!.. "Süreç" de "süre" yerine kullanılmakta çoğunlukla. Hele haber yayınlarına bir kulak verildiğinde yüzlerce "süreç" sözcüğü duyuyorsunuz.
Israrla birlikte kullanılan "ilgi ve alaka", "mutlu-mesut", "açık ve net"lere hiç değinmiyorum bile...
Ya "sonrasında"ya ne demeli. "Sonra" demek kesmiyor, illa ki "sonrasında" denecek. Nedense "önce" hala eski yerini koruyor, "öncesinde"lere o kadar teslim olmadı o sanki.
"İçinde" demek yerine "i-çe-ri-sin-de" diye insanı kıl eden o gereksiz ses yığılımı ise çoktan genel kabul gördü, yayıldı yayılacağı kadar. Artık sadece "içinde" diyeni ara ki bulasın. "-Ayşe buraya ne zaman geliyor?" "-Üç gün içerisinde geliyor"!
Yıllar önce bu "içinde mi içerisinde mi" konusunun "içinden" ("içerisinden" değil elbette!) çıkamamış, o zamanlar Radikal'de "Dil Meseleleri" başlığıyla kılı kırk yaran Necmiye Alpay'a yazıp sormuştum. O da şöyle yanıt vermişti:
...Avniye Tansuğ'dan güzel bir soru geldi:"Bir 'Türkçe uzmanı' değilim ama 'hiç değilse ana dilimizi düzgün kullanmak' konusunda çok ısrarcıyım. Son yıllarda bir sözcük var ki beni deli ediyor. Nedenini de bilmiyorum doğrusu!O sözcük 'içerisinde'. Özellikle imzamı taşıyacak metinlerde onu hemen 'içinde'ye çevirmezsem içim rahat etmiyor. 'Dışarısında'ya da aynı işlemi uyguluyorum. Ama birincisi çok yaygın kullanılıyor, hem yazı hem konuşma dilinde. 'İçinde' deyince pekala anlatılıyor anlatılmak istenen. 'İçinde' varken niye 'içerisinde' denir ki?Yoksa benimki yalnızca bir takıntı mı? Bazı sözcüklere duygusal tavırlar takınmak mümkün tabii. Size bir danışayım dedim... Bir kural var mı bu konuda acaba?"Bu soruya kesin bir yanıt vermek zor ama, bazı fikirler ileri sürebilirim.Tansuğ'un duyduğu rahatsızlığın, dilde tasarruf duygusu ve müzik duygusu gibi nedenleri olabilir. Dilde tasarruf ilkesi, genellikle, aynı anlamı verebilen iki kullanımdan hangisi daha kısaysa onu yeğlememize yol açıyor. Bu durumda "içinde"yi yeğlememiz olağan. Üstelik, öylesine önemli yüklerle dolu ve bağımsızlık eğilimli bir sözcükle karşı karşıyayız ki, fazladan kullanılması harcandığı duygusuna da yol açıyor. "İçeri" bizim bütün bir iç dünyamızın, ayrıca hapisanelerin adı, vb.Müzik duygusundan kastım ise zihnimizdeki ritim ve ses ölçülerinin devreye girmesi. "İçerisinde" sözcüğünün çoğu kullanımı aruza göre bir felaket. "Binanın içinde" ya da "birkaç gün içinde" demenin müziği ile "binanın içerisinde" ya da "birkaç gün içerisinde" demenin müziğini karşılaştırmak yeter."
Babamın yukarıda değindim deyişiyle ilgili olarak Internet'te yaptığım aramada da gene Necmiye Alpay imdadıma yetişti. Radikal'deki köşe yazılarından birinde "Galatat -üçüncü a şapkalı olacak, buradaki Blogspot klavyesinde şapka koyamıyorum!- Sözlükleri"ni tanıtmış. Bilmiyordum böyle bir çalışma olduğunu. Çok sevindim. Hemen "İdefixee" üzerinden bir tane ısmarladım. Zuhal Kültüral yazmış bu sözlüğü. Arka kapağında şöyle yazıyor:
"Yanlış, yanılma, hata" anlamına gelen galat, bir dil bilimi terimi olarak "bir dilden başka bir dile geçerken biçim ve anlam açısından değişikliğe uğrayan kelime veya kelime grupları" şeklinde tanımlanmaktadır. Kelimenin çokluk şekli galatât'dır. Yanlış anlamına geldiği halde herkesçe benimsenip kullanılan kelimelere galat-ı meşhur, hiçbir şekilde kullanımı uygun görülmeyen kelimelere de galat-fahiş denmektedir. Uzun bir geçmişe sahip olan ve bir imparatorluk dili haline gelen Türk dili, 13. ve 14. yüzyıllarda geniş bir coğrafyaya yayılmaya başlamış, önce dilimize yerleşmeye başlayan Arapça ve Farsça kelimeler, daha sonra batı kökenli kelimeler, deyimler ve anlatım biçimleri de eklenmiştir. Ses veya anlam değişikliğine uğrayarak Türkçeye yerleşen bu yabancı öğeler konusunda bazı Osmanlı aydınları tarafından çeşitli sözlükler ve risaleler yazılmıştır. Bu eserde, galatlar konusunda yazılmış bu sözlükler tanıtılmış, yazarlarının galat konusundaki görüşleri ortaya konmuş ve sözlüklerde ele alınan konuların tasnifi yapılmıştır. Cumhuriyet sonrası, galatlar konusunda yazılmış eserleri ilk kez bir araya toplayan bu kitap, bir ilk olmanın yanı sıra, eserlerin yazıldığı dönemde dilin yabancı öğelerden arınması konusunda gösterilen hassasiyeti ortaya koyması bakımından da günümüz için bir örnek teşkil etmektedir. "
Necmiye Alpay ile hiç tanışmadık, ama Radikal'de yazdığı zamanlar onun sadık okurlarından biriydim. Şimdi de onu Twitter'dan izlemeye aldım. Twitter sayfasında bir blog açtığını da gördüm. Radikal yazılarını da ayrı bir blogda toplamış. "Dil Meseleleri"ni de belki aynı biçimde bir araya toplayacağını söylüyor. Keşke bir an önce öyle de yapsa. Yapsa da eski içeriklere erişim eskisi kadar kolay olmayabiliyor her zaman geleneksel "medya"nın arşivlerinde. Keşke "Dil Meseleleri" kitap olsa. Keşke dili "mesele" edebilenler çoğalsa...
FaceBook'ta tam da bu konuda bir grup sayfası yapmak istiyorum aslında. Malum, çoğunluk "orada"! Aslında bu konuda bir girişimde de bulunmadım değil. Arkadaşlarımın içinde bu konuda "mesele"si olanları arıyorum şimdi. FaceBook'un ilk yıllarında esasen dil konusunu mesele edinen gruplar vardı. Örneğin "Dahi Anlamındaki 'de'yi ayrı yazamayanlara uyuz olanlar" ki şu anda bile 13.524 üyesi var gözüküyor. Gerçi içerik maalesef amacından sapmış, orası bir reklam duvarına dönüşmüş ama arada hala tek tük de olsa ilginç saptamalara rastlanıyor. Bu grubun bir de kardeşi var; "bağlaç olan 'ki'yi ayrı yazamayanlara uyuz olanlar" orada hiç üye gözükmüyor.
Şimdi artık bu yazıyı noktalamanın ve bağlantıları FaceBook ve Twitter'a ve de diğer bloglara yollamanın zamanı geldi!
1 yorum:
O grubu şurada kurduk:
https://www.facebook.com/groups/321961311162173/
Yorum Gönder