Cumartesi, Eylül 07, 2002

“Geri iade”, “dâhi” ve diğer suçlar...




Aynı anlama gelen sözcükler, gereksiz yere hergün yüzlerce kez tekrarlanıyor. Sonra bunlar deyimleşiyorlar. Örneğin “geri iade”. Memleketi bir kaplamış ki, demeyin gitsin. Denemesi bedava! Arama motorunuzun kutucuğuna bir “geri iade” yazın. Sonra da gelen sonuçlara bir bakın:

  • Bir üniversitemizin hukuk müşavirliğinden: “Öğrencinin yatırmış olduğu yurt aylık ücreti geri iade edilmez, öğrenci ileriki ayların yurt ücretini peşin olarak ödemiş ise ilgili aylara ait ücreti geri iade edilir.”
  • Bir büyük kentimizdeki bir meslek odasının web sitesinden: “…hizmet ile ilgili talebinin avan proje en düşük bedeli kadar fatura aranması, harcının geri iade edilmesi…”
  • Bir üniversitemiz bilgisayar-okuryazarı yetiştiriyor: “Geri Al düğmesi aşağı doğru açıldığında son yapılan işlemlerin listesi görülecektir. Bunlardan istenen seçilerek yapılan işlemler geri alınabilir. Son yapılan işlemi tekrar geri iade etmek (yinelemek) için de aşağıdaki yollar izlenebilir...”
  • Bir bakanlığımızın sitesindeki “Nükleer Kaza Veya Radyolojik Âcil Hallerde Yardımlaşma Sözleşmesi”nden: “... Yardım eden tarafça istendiğinde, yardım talep eden devlet yardımda kullanılan ve geri iade edilmek üzere alınmış bulunan teçhizatın geri...”
  • İşi basındaki yanlışlıklara mercek tutmak olan bir yayından: “gazeteye gözünüz ilişmediyse endişelenmeyin; söz konusu ‘yasa tasarısı’nın öyle ‘ihanet’le filan ilgisi yok. Hattâ tam tersine, ... cemaatlerin ‘36 Kararnamesi’ olarak adlandırılan bir düzenlemeyle gaspedilen haklarını bir ölçüde geri iade etmeye çalışan bir tasarı bu.”
  • Bir büyük partimizin web sitesinden: “...ısrarla yanlış olduğunu ifade etmesine rağmen görüşüldü ve Sayın Demirel Cumhurbaşkanı idi ve Cumhurbaşkanı olarak geri iade etti…”



  • “...İade etmek sözü için vaktiyle geri vermek önerilmişti. Geri vermek dilde giderek yaygınlaşırken bir de iki sözün karması geri iade etmek çıktı. Kültürlü ve belli bir düzeye gelmiş pek çok kişiden geri iade etmek sözünü duydukça bunun dilde taban bulduğu düşüncesi akla geliyor. Bu durumu tespit ettikten sonra biz gene de şu öneride bulunalım: Ya iade edelim veya geri verelim, geri iade etmeyelim.” Prof. Dr. Hamza Zülfikar, Türk Dil Kurumu.

    İşte spor yazarı Murat Çelik: “Aldığınız bir malı bazen ‘geri iade’ edersiniz. Eder misiniz? Hayır edemezsiniz. Sadece ‘iade’ edebilirsiniz. Çünkü ‘iade’ zaten ‘geri’ vermektir.” Çelik, “ben dâhi”cilere de veryansın ediyor: “... Bunlar, ‘dahi’ anlamı taşıyanlar. Ama üstün zekalı anlamındaki ‘dâhi’ değil. ‘Dahi’. Kısa okunan ‘dahi’. ‘Daahi’ diye okunan ‘dahi’ değil. Sokaktaki vatandaşın ‘de’ ve ‘da’lar konusunda hassas olmamak gibi bir lüksü bulunabilir. Ama benim yok.”

    Bir de Radikal’de yazdığı haftalık “Dil Meseleleri”ni okumamak, benim için neredeyse “kanunu bilmemek mazeret değildir” kuralı ile eşdeğer olan Necmiye Alpay var. Alpay “Güzel Türkçemizcilik Hollywood Türkçeciliğine Karşı” (1999) başlıklı yazısında “geri iade” de içinde olmak üzere bu tür “anlamsal yinelemeleri” listelemiş ve bunlara “daha çok, yanlış denen sözleri kullanma suçunu işlemekten haz duyulabilen konuşma dilinde rastlandığına dikkat çekmiş. “İşlemekten haz duyulan suçlar” nitelemesine, bence 2002’de “yaptırımı ‘rating’ artışı olanlar” da eklenebilir. Yalan mı? Türkçe’yi katletmenin yaptırımı sizce nedir?

    YAYIN: 22 Ağustos 2002, Milliyet Kültür ve Sanat Eki

    Hiç yorum yok: