Kültür ve sanat ilintili web kaynakları, izlenimler, haberler...
Art and culture resources on the web...
- Avniye TANSUG
Çarşamba, Şubat 29, 2012
Aydın Doğan Ödülü Selim İleri’nin - Hürriyet Kültür Sanat
Aydın Doğan Ödülü Selim İleri’nin - Hürriyet Kültür Sanat
Pazar, Şubat 26, 2012
EVDE SANAT
Bugünkü Hürriyet Pazar'da Tolga Tanış'ın "30-40 Yaş arası İçin IKEA Tablolarını Atma Vakti" başlıklı yazısını görünce hemen tıkladım!
Tanış, Doğan Hızlan'ın "Sanatı Orta Halliler Yaşatır" başlıklı yazısına gönderme yapmış.
Hızlan, o yazısında geçenlerde Sakıp Sabancı Müzesi'nde açılan "Rembrandt ve Çağdaşları" sergisi ile ilgili izlenimlerini yazarken, sergi kataloğunda dikkat çekilen önemli hususun altını çiziyor: "ressamların, saray ve kilisenin bittiği yerde, eserlerini seçkinler ve orta hallilere satabilmeleri!" Sonra da bizde de bir zamanlar orta hallilerin resim alabildiklerini, şimdi ise öyle olduğunu sanmadığını söylüyor.
Tanış, o orta halliler tarafından "duvar boş kalmasın" diye asılan "bet IKEA tabloları"nın yerini gerçek sanat eserlerinin alabilmesi için, pragmatik Amerikan yaklaşımlarından oluşan bir rehberi okurlarıyla paylaşıyor. Rehberin ilk maddeleri bana sanki "borsada oynamaya yeni başlayanlar için ipuçları" tadı verdi. Ama son madde çok gerçekçi: "Öğrenciler!"
"İlla Komet'i atölyesine kapatmak zorunda değilsiniz" diyor, Tanış, Amerika'da ev dekoratörlerinin başlattığı bu yöntemle "gidin Mimar Sinan'a, portfolyosunu beğendiğiniz bir öğrenciye iş verin!"
Bunu okuyunca aklıma Haldun Dostoğlu ile yıllar önce yaptığımız bir sohbette onun şöylece bir değindiği; villa tasarımlayan kimi "mimarların özgün tablolar için özel olarak bıraktıkları boşluklar" geldi...
Buradan da "evde gerçek sanat" arayanların, ille özgün eser alamıyorlarsa reprodüksiyon ya da özgün baskılar alabileceği...
Onu bunu bilmem, bizim duvarlarda hala onlardan var, 30-40 yaş arasındayken Galeri Nev'den aldığımız Abidin Dino'lar, Tiraje'ler! Mutluyuz onlarla.
Tanış, Doğan Hızlan'ın "Sanatı Orta Halliler Yaşatır" başlıklı yazısına gönderme yapmış.
Hızlan, o yazısında geçenlerde Sakıp Sabancı Müzesi'nde açılan "Rembrandt ve Çağdaşları" sergisi ile ilgili izlenimlerini yazarken, sergi kataloğunda dikkat çekilen önemli hususun altını çiziyor: "ressamların, saray ve kilisenin bittiği yerde, eserlerini seçkinler ve orta hallilere satabilmeleri!" Sonra da bizde de bir zamanlar orta hallilerin resim alabildiklerini, şimdi ise öyle olduğunu sanmadığını söylüyor.
Tanış, o orta halliler tarafından "duvar boş kalmasın" diye asılan "bet IKEA tabloları"nın yerini gerçek sanat eserlerinin alabilmesi için, pragmatik Amerikan yaklaşımlarından oluşan bir rehberi okurlarıyla paylaşıyor. Rehberin ilk maddeleri bana sanki "borsada oynamaya yeni başlayanlar için ipuçları" tadı verdi. Ama son madde çok gerçekçi: "Öğrenciler!"
"İlla Komet'i atölyesine kapatmak zorunda değilsiniz" diyor, Tanış, Amerika'da ev dekoratörlerinin başlattığı bu yöntemle "gidin Mimar Sinan'a, portfolyosunu beğendiğiniz bir öğrenciye iş verin!"
Bunu okuyunca aklıma Haldun Dostoğlu ile yıllar önce yaptığımız bir sohbette onun şöylece bir değindiği; villa tasarımlayan kimi "mimarların özgün tablolar için özel olarak bıraktıkları boşluklar" geldi...
Buradan da "evde gerçek sanat" arayanların, ille özgün eser alamıyorlarsa reprodüksiyon ya da özgün baskılar alabileceği...
Onu bunu bilmem, bizim duvarlarda hala onlardan var, 30-40 yaş arasındayken Galeri Nev'den aldığımız Abidin Dino'lar, Tiraje'ler! Mutluyuz onlarla.
Etiketler:
Avniye Tansuğ,
dekorasyon,
Doğan Hızlan,
Galeri Nev,
Haldun Dostoğlu,
IKEA,
Komet,
özgün baskı,
populer kültür,
reprodüksiyon,
Resim,
tablo,
Tolga Tanış
Pazar, Şubat 19, 2012
WILHELM CARLSSON'A KRAL'DAN MADALYA!
Tarihimiz ve müzelerimiz türlü "madalya" ile dolu...
Keşke kültür ve sanat tarihimiz de öyle olsaydı...
Kültür ve sanat insanlarını yaşarken ödüllendirmek ise ayrı bir kültür olsa gerek!
Bizde genellikle onlar gittikten sonra "ah-vah" edilir. Eminim şu anda geleneksel kitle iletişim yayınlarının arşivlerini kurcalasak, belli bir yaşa gelmiş sanatçıların yaşam öykülerini içeren malzemenin bir kenarda hazır tutulduğunu görürüz. Nedeni de "o an" gelip çattığında diğerlerinden önce o içeriği hemen "yayına girmek" içindir.
İsveç, kültür-sanat üretimini akıllıca desteklemeyi bir devlet politikası olarak benimsemiş toplumlara iyi bir örnek.
İşte kadim dostumuz, Türkiye Cumhuriyeti'nin taze vatandaşı, İsveç'in medar-ı iftiharı Wilhelm Carlsson'a İsveç Kralı'nın verdiği madalya da bunun son örneklerinden. Carlsson, daha geçen ay Uppsala Üniversitesi'nde "Operanın Ordinaryüs Profesörü" olarak ödüllendirilmişti. Bundan bir hafta önce, 16 Şubat, 2012'de de İsveç Kralı Gustav, diğer bir grup sanat, kültür ve bilim insanı ile birlikte dostumuza da bir altın madalya verdi.
Kral bunu yaparken, Kraliçe de aynı kişilerin bu ödüle ilişkin "Diploma"larını veriyordu
Carlsson'un aldığı madalya "Litteris et Artibus" ("Bilim ve Sanat"ın Latincesi) kategorisinde. İlk kez Kral Charles XV tarafından 1853'de çıkarılan bu madalya, başta müzik, drama ve edebiyat olmak üzere sanat alanında üstün başarıları ve katkıları olanlara veriliyor. Bir yüzünde "Litteris et Arbitus" yazısı, diğer yüzünde kralın resmi bulunan bu madalya, kime veriliyorsa onun adı da çepere yazılıyor. Aynı törende bu madalya ile ödüllendirilen Anders Paulsson, madalyasının ayrıntılarını evire çevire blogunda görüntülemiş. Meraklılar bu fotoğrafları da şu bağlantıdan görebilir!
Şimdiii... Bu içeriği -izin aldıktan sonra- böyle uzun uzun kaleme almamın aslında başka bir nedeni daha var! Bu havadisi ilk kez bizlerle paylaşan Denize Karabuda, tıpkı eşi Wilhelm gibi övünmekten hiç hoşlanmaz. O yüzden bu haberi de Türkiye'ye iletirken yalnızca dostları ile paylaşmıştı. Bu yüzden bizim ülkede pek haber konusu da olmadı sanıyorum. Oysa Carlsson'un geçenlerde aynı zamanda Türk vatandaşı da olmak istemesi üzerine Türk basınında çıkan haberlerin haddi hesabı yoktu! Bu haber de bizim basına yansımış olsaydı acaba nasıl başlık atılırdı? İlk aklıma gelen şu oldu:
"Türkiye Seninle Gurur Duyuyor!"
Hani bazı iyi biten maçlardan sonra olduğu ya da "Türk Bilim Adamının Başarısı!" türünden haberlerde alışılageldiği gibi.
Yanılıyor muyum? ;)
Keşke kültür ve sanat tarihimiz de öyle olsaydı...
Kültür ve sanat insanlarını yaşarken ödüllendirmek ise ayrı bir kültür olsa gerek!
Bizde genellikle onlar gittikten sonra "ah-vah" edilir. Eminim şu anda geleneksel kitle iletişim yayınlarının arşivlerini kurcalasak, belli bir yaşa gelmiş sanatçıların yaşam öykülerini içeren malzemenin bir kenarda hazır tutulduğunu görürüz. Nedeni de "o an" gelip çattığında diğerlerinden önce o içeriği hemen "yayına girmek" içindir.
İsveç, kültür-sanat üretimini akıllıca desteklemeyi bir devlet politikası olarak benimsemiş toplumlara iyi bir örnek.
Kral Gustav ve Wilhelm Carlsson- İsveç Kraliyet Sarayı |
Kraliçe ödül diplomalarını veriyor... |
Litteris et Arbitus |
Kral bunu yaparken, Kraliçe de aynı kişilerin bu ödüle ilişkin "Diploma"larını veriyordu
Denize Karabuda ve Wilhelm Carlsson sarayda! |
Şimdiii... Bu içeriği -izin aldıktan sonra- böyle uzun uzun kaleme almamın aslında başka bir nedeni daha var! Bu havadisi ilk kez bizlerle paylaşan Denize Karabuda, tıpkı eşi Wilhelm gibi övünmekten hiç hoşlanmaz. O yüzden bu haberi de Türkiye'ye iletirken yalnızca dostları ile paylaşmıştı. Bu yüzden bizim ülkede pek haber konusu da olmadı sanıyorum. Oysa Carlsson'un geçenlerde aynı zamanda Türk vatandaşı da olmak istemesi üzerine Türk basınında çıkan haberlerin haddi hesabı yoktu! Bu haber de bizim basına yansımış olsaydı acaba nasıl başlık atılırdı? İlk aklıma gelen şu oldu:
"Türkiye Seninle Gurur Duyuyor!"
Hani bazı iyi biten maçlardan sonra olduğu ya da "Türk Bilim Adamının Başarısı!" türünden haberlerde alışılageldiği gibi.
Yanılıyor muyum? ;)
Etiketler:
Denize Karabuda,
İsveç,
Kral Gustav,
kültür sanat,
Litteris et Arbitus,
madalya,
Müzik,
ödül,
Wilhelm Carlsson
Salı, Şubat 14, 2012
BİR TİYATRO SOHBETİ
..:: Radyo Cazkolik - Ahmet Erözenci - Bir Gölgenin Ardından - 039 / Konu: Tiyatro, Konuk: Ayşenil Şamlıoğlu ::..
( Ayşenil Şamlıoğlu'nun üslubu, özgüveni, cömertçe paylaştığı bilgi birikimi, bana, kadınların en çok "tiyatro" alanında bağımsızlığa kavuşup başarılı olabileceğini söyleyen Simone de Beauvoir'ı anımsattı. )
Çok keyifli bir sohbet, kaçırmayın derim!
Çok keyifli bir sohbet, kaçırmayın derim!
Etiketler:
Ahmet Erözenci,
Ayşenil Şamlıoğlu,
Cazkolik Radyo,
Simone de Beauvoir,
Tiyatro
Salı, Şubat 07, 2012
İki hikaye bir 'apartman' GALERİ-HABERTÜRK
İki hikaye bir 'apartman' GALERİ-HABERTÜRK
Herşey, sanatçı Gülsün Karamustafa'nın 1991 yılında Cihangir caddesindeki Başlamacı apartmanına taşınması ile başladı...
Yunanistan Modern Sanatlar Müzesi'nde Yunan halkı ile buluşan proje kapsamında ziyaretçileri, İstanbul'daki Başlamacı apartmanının bir maketi karşılıyor.
Proje, özellikle İstanbul'dan göç eden Rumlara duygu yüklü anları yeniden yaşatırken sergilendiği odanın duvarlarında 6-7 Eylül olaylarından ve Başlamacı ailesinin o dönem apartmandaki yaşantısından kareler ve açıklamalar yer alıyor...
Proje, özellikle İstanbul'dan göç eden Rumlara duygu yüklü anları yeniden yaşatırken sergilendiği odanın duvarlarında 6-7 Eylül olaylarından ve Başlamacı ailesinin o dönem apartmandaki yaşantısından kareler ve açıklamalar yer alıyor...
Cuma, Şubat 03, 2012
PRESENCE v RESIDENCE
www.manches.com/userfiles/files/presence-v-residence-NLJ.pdf
Yorum: http://www.lexology.com/1652/author/Simon_Blain/
Presence v residence*
European Union, United Kingdom - January 16 2012
Are we edging towards a single, universally applicable, “test” of habitual residence?
Perşembe, Şubat 02, 2012
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)