Kula Sempozyumu ve Prof.Dr. Cevat Erder
Sokağa taşan çıkmalarıyla, geniş saçaklarıyla, yüksek duvarlarla çevrili iç avlularıyla, değişken sokak perspektifleriyle, “insana odaklı geleneksel Türk mimarisi”nin en karakteristik özelliklerini taşıyan bir yerleşim olan Kula (Manisa, Türkiye), son yıllarda yitirdiği “elle tutulan”(!) özgün dokusundan ve “elle tutulamayan” kültüründen geriye kalanları "kazanmaya" çalışıyor. Kula’da ve benzeri diğer Anadolu kentlerinde doğal ve kültürel mirasın doğru korunmasında en önemli nokta, bu mirasın gerçek sahibi yerel yönetimlerin seçilmiş yöneticilerinin "neye sahip olduklarının" gerçekten bilincine varması... Bu bağlamda, Kula'daki dönüşümde de Tarihi Kentler Birliği'nin ve ÇEKÜL Vakfı'nın yarattığı "etkileşimli iletişim" ve "bilimsel destek"in rolü büyük... Uygulanan stratejinin de. O strateji; “kamu-yerel-sivil-özel kesimden ‘diri’ kalabilenlerin birlikteliği”. Kula Belediyesi de halkın beklentilerini doğru yönlendirme ile dışarıdan gelen işbirliği önerilerinden ciddi ve uzun soluklu olanları ayırdetmede ve ikincilere dört elle sarılmada ciddi çabalar gösteriyor.
11 Ekim-13 Ekim 2002 tarihleri arasında yapılan "Kula -Koruma, Yaşatma, Geliştirme, Araştırma, Proje, Uygulama- Sempozyumu" bu bağlamda önemli bir örnekti. Kula Belediye Başkanı Selim Aşkın, Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Kulalılar ve Kulayı Sevenler Derneği, Kültür Bakanlığı’nın Manisa İl Kültür Müdürlüğü ve Çekül Vakfı işbirliği ile düzenlenen üç günlük etkinliğin başından sonuna kadar “içinde” idi. Selim Aşkın, 800’ü tescilli, 2. ve 3. derece tarihi eserlerle birlikte toplam 2400 “tarihi eser” sahibi Kula’da “gerçek zenginliğin ne olduğunun ekonomik krizden sonra anlaşıldığını” söyledi. Sempozyum süresince "Kula'da Yaşam", "Turizm", "Geleneksel Konut Mimarisi", "Kentsel Doku Araştırmaları", "Koruma Önerileri", "Tarihi Çevrede Yeni Yapı" başlıkları altında bildiriler sunuldu, yerinde incelemeler yapıldı (Bildiri özetlerine ulaşmak isteyenler için e-posta adresi şöyle: nezihat.koskluk@deu.edu.tr ).
İzleyiciler arasına zaman zaman Kula’lı genç öğrencilerin de katılması ilginçti. Mesela bir lise öğrencisi “Kenan Evren Etnografya Müzesi’nin Kula Kent Müzesi’ne Dönüştürülmesi Projesi” başlıklı bildirinin sunumundan sonra, “Peki bizim bugüne kadar doğru dürüst bir müzemiz hiç olmadı, bunun nedeni Kula’nın coğrafi konumu olabilir mi?” diye bir soru sordu. “Hayır” dediler genç öğrenciye, “Kula bu konuda yalnız değil, çünkü kent müzesinin ne olup, ne olmadığını anlamak coğrafi konumdan daha önemli”... Sonra kent müzesi kavramı hakkında daha ayrıntılı bilgi verildi (Bkz. Tarihi Kentler Birliği’nin Kent Müzesi ve Arşivi Yönerge”si ) ...
O oturumu Prof. Dr. Cevat Erder yönetiyordu. Prof. Erder’i, Milliyet’in 80’li yıllarda yaptığı, -benim de içinde cansiperane çalıştığım- “Kültür Mirasımızı Koruma Kampanyası”nı bilen okurlar da iyi tanır, restorasyon ve koruma teorisi uzmanı Erder Hoca, uzun yıllar UNESCO’nun bu alandaki kuruluşu ICCROM’u yönetmişti, Roma’da. Sonradan Güneş’e taşınmak zorunda kalan “Tarihi İstanbul Çeşmeleri Kampanyası”da da uzaktan hayli destek vermişti. İşte uzun yıllar sonra Cevat Hoca ile Kula’da karşılaşmak heyecan verici oldu... Cevat Hoca, Kula Belediyesi’nin yer ve araç gereç sağladığı ÇEKÜL’ün geçici “Çevre ve Kültür Evi”nin açılışını yaptı. Onur Defterine yazdıkları şurada:
Sonra Kula Belediyesi ve ÇEKÜL Ege Bölgesi Koordinatörlüğünün işbirliği ile onarılmış “Eski” ya da “Çukur Çeşme” çevresinde yine bir “çeşme onarımı” tartışıldı...
Bu arada ÇEKÜL Kula Temsilcisi Av. Nadir Yağlı ile tanıştık. İstanbul Hukuk ’76 Mezunu Yağlı, yıllardır, Kulalı’lara ücretsiz ödünç kitap veriyormuş. Yazıhanesinin camına buna dair bir levha da asmış. Şimdi Çevre ve Kültür Evi’ne, “7 Kitap Kitaplığı”na taşımış kitapları... “Hiçbir belge ya da teminat istemedim, ama her seferinde geri geldi kitaplar” diyen Yağlı, çok heyecanlı idi açılışta...
Kula’dan sonra Uşak, Antalya, Afyon ve Kütahya’dan saptamalar var. Haftaya!