Perşembe, Şubat 28, 2002

“Bej renkli” ülkeler ve Okuyan Us...




“Politik coğrafya” haritalarındaki yerimiz malûm. Ama üç renkli bir harita var ki, orada hiç iyi bir yerde değiliz. Bej renkle gösterildiğimiz bu harita, vatandaşların öncelikle devlet bilgilerine serbestçe erişimi anlamına gelen “Dünya Bilgi Özgürlüğü Yasaları” haritası. Harita, böyle bir yasası olup da, yürürlüğe de girmiş olan ülkeleri yeşil, yasaları “yolda” olanları sarı, bu konuda herhangi bir girişimi olmayanları “bej” ile gösteriyor. “Yaşam kültürü” açısından bakıldığında, bu renkler, bir bakıma “vatandaş ile devlet arasındaki ilişkinin rengi”ni de gösteriyor. Aynı kaynaktaki “Bilgi ve Devlet Kayıtlarına Erişim Özgürlüğü Yasaları” başlıklı raporda, “yeşiller” ile “sarılar” teker teker incelenmiş. “Bejler”den bahis yok. Oysa, bu alanda alt yapı açısından “ilk adımlar” bizde de atılmış durumda. Örneğin T.C. Başbakanlık ya da “Başbakanlık Yönetim Bilişim Merkezi” sitesinden ulaşılabilecek “Vatandaşlar İçin Rehber” ve “Ulusal Bilgi Sistemi” hiç de az iş değil... Ne var ki, “Ulusal Program”da da öngörüldüğü halde, İnternet alt yapısı yavaş geliştiği için olacak, bilgiye erişim özgürlüğü yasası gibi konular gündeme gelemiyor.

Aslında bir sivil toplum girişimi, “İnternet ve Hukuk Platformu”, kısaca “İ v HP”, harıl harıl çalışıp, “sırası gelince el altında bulunsun, yasakoyucuya zaman kazandırsın” diyerek, dünyadan örnekler derliyor. Platform’un iletişim sitesinde de, son haftalarda üstüste gelişip, İnterneti adeta sanık sandalyesine oturtan bir dizi olumsuz olayın, internet’ten önce de varolduğuna, “hedefi şaşırmamak” gereğine dikkat çekiliyor.

“Kamu” bilgi paylaşımı için hazırlanadursun, bazı “siviller” bizim vatandaşlarımızın bilgiye erişimini çağa yakışır biçimde kolaylaştırıyor. “Okuyan Us” gibi. Psikiyatri ve sanat ile ilgili yayınlarla yola çıkıp, şimdi yelpazeyi edebiyat, çizgi, sinema, öykü, felsefe, şiir ve sanata da açan Okuyan Us, hem web sitesinden, hem de yayınladığı kitaplarla ürünlerini paylaşırken, dünya gündemini de Türkçe’ye çeviriyor. Diderot’dan İnternete: Medya Tarihi“Diderot’dan İnternete: Medya Tarihi” kitabından sonra, Türkçe’ye çevirdiği en anlamlı son şey ise “LE MONDE Diplomatique”!. LE MONDE diplomatique Türkçe "LE MONDE diplomatique" Yıllık abonelik bedeli 38,5 milyon TL. “Online” abone olunabiliyor, fakat internet bağlantısı olmayanlar için Okuyan Us’un telefonunu da vereyim: 0212 232 5373. Onlara ne kadar teşekkür edilse az bence...

Yayın: 21 Şubat 2002, Perşembe, Milliyet Kültür Sanat Eki


Pazartesi, Şubat 18, 2002

Kim haklı - kimin hakkı?




“Fathom”... “Doğruluğu belgeli” bilgi ağı ve bir uzaktan-öğrenme merkezi. Dünyanın önde gelen üniversiteleri, araştırma kurumları, kütüphaneleri ve müzelerinden oluşan bir konsorsiyum tarafından kurulmuş. Sanat, teknoloji, mühendislik, iş dünyası, ekonomi, hukuk ve politika, bilim ve doğa, dünya olayları, tarih ve toplum gibi bölümlerde şunları buluyorsunuz:

· Üye kuruluşların öğretim üyeleri, araştırmacıları (ki, birisi Türkiye’ye yabancı olmayan bir isim; Deniz Kandiyoti) ve küratörleri tarafından sunulan konferanslar, söyleşiler, makaleler, gösteri ve sergiler,
· Araştırma konuları ve tüm disiplinleri kapsayan kaynak içeriği,
· “İz sürme”. Aranan bilgi kaynaklarını konusuna göre tematik olarak birbiriyle ilintilendirerek çeşitlendiren, bir görsel sunum, bilgi tasarımı yöntemi.
· “Online” kurslar,
· Kitaplar ve diğer eğitim ürünleri.
Fathom’a üye olmak ücretsiz. Kaynaklardan yararlanmak paralı. Zaten site tasarımında Amazon’un da parmağı var; seçtiğiniz ürünü, “sepetinize” atıp, tıkır tıkır parasını ödüyorsunuz. Özellikle güncel içerik ve kredili kurslar paralı. Bununla birlikte Fathom’da ücretsiz seminerler, kısa süreli kurslar ve ucuz eğitim malzemeleri bulmak mümkün. Örneğin, kolayca kopyalanan müzik ve görüntü ürünleri üzerindeki hakların, internet kullanıcısını engellemeden korunmasına ilişkin “Fikri Mülkiyet: Kim haklı veya kimin hakkı?” başlıklı, ama 2000 yılında yapılmış panelin kayıtları bedava. . Fathom, internet vatandaşlarının bilgiye erişim hakkının bedelini böyle dengeliyor. Bir tür “seri sonu” yaklaşımı...

Şimdi de bizden bir örnek, bir bilgi-belge merkezi öntipi: Marmara Üniversitesi öğretim üyesi H. Avni Öztopçu’nun hazırladığı “Ders BELGELİĞİ” . Kendi resim sergileriyle başlattığı çalışmayı, öğrencileri de yararlansın diye, “sanat - felsefe - eğitim - toplum – belgelik” başlıkları altında bir ağa dönüştüren Öztopçu’dan başka bu girişimin arkasında kimse yok. Fikri mülkiyet hakkının bedeli mi? Lafı mı olur canım? O öğrencinin doğal hakkı. Ha, bir yükümlülük var; “Ağaç dikmek”. Özellikle mezun olup giden öğrenciler, gittikleri yerlere birer ağaç dikmekle yükümlü . Dikilen ağaçlar, sitenin "Belgelik Ağaçları" bölümünden izleniyor.


İşte bilgi çağının “hakim çelişkisi”ne ilişkin bazı sorular: Yeni üretim araçlarının asıl “malik”leri kim? Bilgiye ulaşmak artık bir “insan hakkı” ise kimler haklı? Ya bilgiyi üretenin hakkı?


Yayın: 7 Şubat, 2002, Perşembe, Milliyet Kültür Sanat Eki

Pazartesi, Şubat 04, 2002

Küsme tavşan, no’lur?...



“Pek çok alana olduğu gibi, kültüre ve edebiyata da yeni boyutlar, olanaklar getirdi Internet. Bu yıl içinde şiir, müzik, sanat, kütüphane, üniversite sitelerini kolaçan ettim biraz; bire bir yararlanabileceğim başvuru kaynaklarının bir bölüğünü saptadım, ayırdım; yaratıcı etkinliğin ağır bastığı kimi ortamları belli aralarla ziyaret ediyorum... Şüphesiz bir internet uzmanı sayılmam... bu durum, internetten yararlanmanın; internet ortamı için kimi işler yapmanın getirilerini hafifsememe yol açmıyor, nasıl yol açsın: Tavşan dağa küsse ne olur?”

Defter-kalemini hiçbirşeylere değişmeyen Enis Batur, 4 Kasım 2001 tarihli Cumhuriyet’teki “İnternet ve Edebiyat” başlıklı yazısını böyle bitirmiş. Sanki yavaş yavaş internet’e ısınıyor gibi. Dilerim, çok uzak olmayan bir gelecekte görüşlerini kendi web sitesi üzerinden de paylaşır. Yoksa, “şöylesine” bir arama yapıldığında karşısına gelecek 2.620 adet kaynaktaki anlatımın hangisinin onu daha doğru anlattığına daha çok şaşıracak.

Leonardo'nun Atı'nın Amerikan versiyonu. Bir de Milano Atı var.Başka çare yok! Kültür - sanat içeriğinin tercihan “sahibi eliyle” hızla yeni ortama taşınması gerekiyor. Eğer sahibi taşımazsa, sonuçta ortaya çıkan ürün, onu taşıyanın kültüründen etkileniyor. Avrupa’nın internet seferberliği ilan etmesinin altında yatan etkenlerin biri de bu. Avrupa’nın vaktiyle gözardı ettiği internet’e, Avrupa kültürünü en çok Amerika taşıyor. Ne ki, onların eliyle anlatılan şeyler de Amerikan kültürünün ve kozmopolitizminin izlerini... “Leonardo da Vinci’nin Atı” bunun tipik örneği .

Rönesans’ın coğrafyası Avrupa, kendisinin çoktan kanıksadığı süzülmüş sanatını yeni düzleme kendi eliyle taşımak için şimdi telaş ediyor. Türkiye de aynı trend/t/e. Ve onun Anadolu uygarlıkları başta olmak üzere söyleyecek çok sözü var. Sözün izi ise -henüz- az. Mesela dünya kültür mirası listesinde Türkiye’den yalnızca 7 kalem var... Zeugma telaşını anımsayın. Zeugma sular altında kalmadan çok daha önce Lüksemburg’daki “Institut Superior de Technologie”, arkeoloji ile teknolojiyi “Zeugma" da buluşturarak, bölgeyi dijital ortama aktarmıştı. Ama sırada daha çok Zeugma’lar ve neler neler var ve Lüxemburg’lar artık başka projelerle ilgileniyor. Tavşanlar küsmesin, no’lur, daha yapacak çok işimiz var.

Haftaya!


Yayın: 31 Ocak 2002, Perşembe,Milliyet Kültür Sanat Eki