Cuma, Şubat 28, 2003

S. Devrim aynı konuyu bugün de sürdürüyor: "Basura sarımsak"


Tıklayın:


"Kötü" demek kolay tabii. Haberin altındaki okur yorumlarını da okudum. Birisi "Fransızca sayfaları siz düzeltip yolllayın" diye bir öneride bulunmuş... Sonuç: "İçerik; herşey"... İçerik "tuhaf" olursa, düzgün Fransızca olsa ne olur? Daha tuhaf mı?

Perşembe, Şubat 27, 2003

Kültür Bakanlığı'nın web sitesi hakkında...



Serdar Devrim'in, 27 Şubat 2003 tarihli "Hürriyetim"deki yazısı:

Kültür Bakanlığı’ndan bir imzasız yazı geldi



Kültür Bakanlığı’nın sitesindeki (kultur.gov.tr) Fransızca bölümü tenkit ettim, hayır tiye aldım. Site kötü, seçilen konular kötü, konuların işlenişi kötü, kullanılan Fransızca kötü... Örnek olarak Kanunî Sultan Süleyman maddesini verdim, “Lö Kanunî” diye bir yazıyla. Kültür Bakanlığı’ndan bir cevap geldi, daha doğrusu Bilgi İşlem Merkezi’nden. İMZASIZ yazıları bakmadan çöpe atarım, yazışmanın da bir asgarî nezaket kuralı vardır. Ama bu İMZASIZ yazının geldiği yer bir bakanlık, KÜLTÜR Bakanlığı. Cevapsız bırakmak mukabele etmek gibi olurdu, bana yakışmaz.

Gelen İMZASIZ yazıdan bir iki alıntı yapayım önce.

(1) Padişahların isim listesinde Kanunî Sultan Süleyman diye yazmışsınız, Fransızlar anlasın istiyorsanız “Soliman le Magnifique” demek gerekir, demiştim.

Gelen cevap : “Burada söz konusu padişahın adı Kanunî Sultan Süleyman olup... bir özel ismin herhangi bir dile çevrilmesi mümkün olmadığı gibi...”

Ben size Avicenne desem, kim olduğunu anlar mısınız? Ya Tamerlan, Maïmonide, yahut Zarathoustra ?

Halbuki İbni Sina’yı tanırsınız değil mi? Timur’u da, İbn Meybun bin Ubeydullah'ı da, Zerdüşt’ü de herhalde.

Zaten, adet yerini bulsun diye bana itiraz etmişsiniz ama, giriş bölümündeki Kanunî Sultan Süleyman adının yanına da, çaktırmadan, Soliman le Magnifique diye ekleyivermişsiniz, ben yazdıktan sonra.

Artık tek tek söylememe gerek kalmasın, diğerlerini de siz düzeltiverin bari. Mesela Mehmet II’nin yanına bir “Mehmed le Conquérant” ekleseniz iyi olur.

Ama, bilgi işlem merkezinin hakkını da vermek lazım, Kanunî biyografisini süratle elden geçirmişler, Fransızca’sını da biraz iyileştirmişler.

Mesela hayat hikayesinin sonundaki, eleştirdiğim, “Kahraman, kesin kararlı, kuvvetli bir kişilikti ve çevresindekileri mutlu eden bir şansla Tanrı tarafından kutsanmıştı. Şık sarıklar takardı. Zamanında başkentte birçok sarık dükkanı açıldı” saçmalığı atılmış, yerine daha mantıklı bir cümle gelmiş.

Ayrıca Kanunî’nin “küçük ve yassı burnu” da bu arada “kalın, kaba” haline gelmiş ki, biraz daha gayret etseler “kemerli burun” lafını bulacaklar demek ki. (Son düzeltmeleri kim yaptıysa - belli ki Fransızcası daha iyi - sözlükte “aquilin” diye bir kelime bulacaktır. Arayıp da bulamadığı “kartal burun”un Fransızcası budur: “Nez aquilin.”)

Not : Osmanlı İmparatorluğu’nun Fransızcası “Ottoman Empire” değildir, bu İngilizce’dir. Fransızcası “L’Empire Ottoman”dır... Hani eliniz değmişken...
*
(2) “Budin” diye yazmışsınız, Fransızlar bunun neresi olduğunu bilmez, demişim.
Verilen cevap : “Dünyada genel kültürü olan herkesin Paris’i bildiği gibi biraz tarih ve coğrafya bilgisine sahip bir Fransız’da (“da”yı ayrı yazmak gerekirdi ya, neyse) Budin’i bilir.”
Bilmez! Nasıl “biraz tarih ve coğrafya bilgisine sahip olan bir Türk”, eğer Fransızca ve Haçlı Seferleri tarihini bilmiyorsa, Saint-Jean-d’Acre’ın Akka olduğunu bilemezse...

Şimdi “biraz tarih ve coğrafya bilgisine sahip” bir Fransız’a Hanbalık desem bilir mi zannediyorsunuz Hunlar’ın Pekin’e verdiği isim olduğunu?
Ayrıca, ben tenkit ettim diye, Kanunî maddesindeki Budin’i “Boudin” yapmak da sizi kurtarmaz. Tamam Fransızca’da “u” sesi “ou” yazılır ama, “boudin” diye bağırsak ve kandan yapılan korkunç bir yemeğe derler, bir de argoda “şişman aptal” demektir bu.

“Kanunî şişman aptalı ele geçirdi” cümlesi “biraz tarih ve coğrafya bilgisine sahip” Fransız için epey eğlenceli olacaktır, eminim.
*
Gülüyorum ama verdikleri cevabın altına imza atamayan insanlar benim muhatabım değil.

Bakan Bey’den bir ricam var:

Kültür Bakanlığı sitesindeki Fransızca bilgiler bir rezalet. Konu seçimi korkunç. (Ayrı bir yazıda örnekler vereceğim.) Konuların işlenişi facia. Fransızca felaket.

Tenkit yazımdan sonra, mesela, Kanunî maddesi epey düzeltilmiş.

Çalışanlarınızın “hatalarımızı gördük, düzeltiyoruz” diyemeyeceği anlaşıldı. Zaten öyle bir beklentim de yok.

Ama ben Fransızlar’ı iyi bilirim. Sitenizi okuyanlar ya çok gülecekler ya da Türkiye’yi ilkçağda yaşayan bir toplum zannedeceklerdir.

Maksadınızın bu olmadığına eminim.

*

Bana gelen İMZASIZ yazıda denmiş ki: “Bizim amacımız Bakanlığımız WEB Sitesi aracılığı ile Türkiye’yi kültürel, tarihî ve sanatsal öğelerini ön planda tutarak tüm dünyaya tanıtmaktır.”

Ayrı bir yazıda, WEB sitenizin “kültürel, tarihi ve sanatsal öğelerini ön planda tutarak” Fransızca konuşan dünyaya NASIL BİR TÜRKİYE tanıttığından örnekler de vereceğim.

Serdar DEVRİM
Gazeteci
Hürriyet - Hürriyetim


* * *
Dipnot : Bir okurum da soruyor bu arada : “Hadi çeviri hatası falan der Kanuni olayını anlayabiliriz ama Kültür Bakanlığı sitesinin İngilizce sayfalarında satılan Türkçe kitabı hangi yabancı alır, bunu lütfen açıklayabilir misiniz?”
Kolay, açıklarım : Nasıl “Dünyada genel kültürü olan herkesin Paris’i bildiği gibi biraz tarih ve coğrafya bilgisine sahip bir Fransız da Budin’i bilir” ise, “biraz tarih ve coğrafya bilgisine sahip bir İngiliz de” Türkçe kitabı okuyuversin...



"Kıralın elbisesi" babında güzel bir yazı örneği...


Çarşamba, Şubat 26, 2003

Hicaz Dolap Anadolu'ya!




26 Şubat'tan 15 Mart'a dek sürecek olan Laço Tayfa "Hicaz Dolap" turnesi:

26.02.2003 Çarşamba 20:30 Bursa Almira Otel
27.02.2003 Perşembe 21:00 Eskişehir Hayal Kahvesi
28.02.2003 Cuma 22:00 Ankara Saklıkent
04.03.2003 Salı 20:30 Kayseri Hilton
05.03.2003 Çarşamba 20:30 Konya Hilton
06.03.2003 Perşembe 21:00 Adana Hilton
08.03.2003 Cumartesi 21:00 Mersin Hilton
11.03.2003 Salı 20:30 Manisa Anemon Otel
12.03.2003 Çarşamba 21:00 İzmir BOX Levent Marina
14.03.2003 Cuma 20:30 Denizli EGS Park Kültür Sarayı
15.03.2003 Cumartesi 20:30 Antalya Talya Convention Center

Cuma, Şubat 21, 2003

-TEATRAL KONSER- ‘ASFALT DÜNYA’ NIN ‘YOL HİKAYELERİ’



‘Asfalt Dünya’ müzik grubu, iki yıldan bu yana aralıklı olarak gerçekleştirdiği konserlerine Şubat ayında devam ediyor. 23 ve 26 Şubat 2003 tarihlerinde sahneye konulacak olan “Yol Hikayeleri”, yenibir.com ve Daniel Hetcher’in sponsorluğunda organize edilen teatral bir konser... Kent insanlarını konu alan konserde doğumdan ölüme hayatın aşamaları müzik, efekt, ışık, dekor ve bir tiyatrocunun canlı performans eşliğinde şarkılarla aktarılıyor. Asfalt Dünya, “Yol Hikayeleri”nde "bildiğimiz ama bir türlü adını koyamadığımız" bir dünyanın da kapılarını aralıyormuş... Bayrağın üzerine bir zahmet bir tıklarsanız doğrudan onların web sitelerine gideceksiniz:


Daha ilginci, bir de "Yol Hikayeleri Kitabı" ile bir Tiyatro tiyatro AD grubu oluşturuyorlar... Ne güzel. "İnsanlık dışı" bu kadar pervasızca gündem belirlerken, böyle haberler almak insana "yalnız olmadığı" duygusu veriyor. İşte Tan Burak, orada (Tarkan Sitesi) sessiz sedasız karikatürler çiziyor, Asfalt'çılar Müzik grubu dışında bir elektronik gazete ve tiyatro oyunu projesi çalışmaları sürdürüyor... Bize de bunların duyulmasına yardımcı olmak düşüyor...

Asfalt Dünya müzik grubunun solisti ve söz yazarı M. Emrah Özdamar, “Yol Hikayeleri”nde hepimizin hikayesini, kendi gözünden şarkı ve hikayelerle anlattığını belirtiyor;

“Bir orman... İçinde bitki ve hayvanları yaşatan doğal makro sistem...

Bir şehir... İçinde milyonlarca insan yaşatan, kendi doğasını yaratmış makro sistem...

Asfalt dünya bu şehir ve aynı zamanda bir orman...

Bu ormanın asfalt çimenleri, apartman ağaçları ve baykuş lambaları var... Yaşadığımız dünyanın doğası ormanlar, dağlar, ovalar, engin maviler, yolları yeşil patikalar değil. Biz bu şehri, bu şehir de bizi yaratırken, kendimize ‘Asfalt Dünyalı’ diyoruz...”


Asfalt Dünyalılar 23 ve 26 Şubat’ta ‘Yol Hikayeleri’nde buluşuyor... (Yer: Feriye Kültür Merkezi, Hamdi Saver Salonu, Çırağan Cad. No: 124 Ortaköy- Tarih: 23 Şubat Pazar 2003 saat 16:00 – 26 Şubat Çarşamba Saat: 20:00- Bilet fiyatı 10 milyonTL. Biletler www.biletix.com'dan da saglanabiliiyor.)

II. Eski Kitap ve Efemera Günleri...


Afis_Efemera_tiklayin! "Eski Kitap ve Efemera Günleri" etkinliğinin ikincisi 1 ve 2 Mart 2003, Cumartesi ve Pazar Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde yapılıyor... (Ayrıntılı bilgi için afişin üzerine tıklarsanız etkinliği düzenleyen AIDA'nın haber bülteni açılacak!)
Dr. Cengiz Aslantepe'nin gönderdiği "ESKİ KİTAP VE EFEMERA başlıklı metin de şöyle:

Eski kitaplar ve efemera, geçmişi bugüne taşıyan ve günümüzü daha iyi anlayıp kavramamıza yarayan en önemli araçlardır.
Eski kitaplar çok uzun yıllardır koleksiyonerler ve ilgilenenler tarafından toplanmış ve bunun ticaretini yapan sahaflar kültürel yaşamın bir parçası olmuştur.
Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde İstanbul Kapalıçarşı’da 50 “sahhafan” dükkanı bulunduğunu ve buralarda 300 kişinin çalıştığını anlatmaktadır.
Bugün de, belirli konularda araştırma yapan kimseler içeriği için, bazıları da ciltlerinin özelliklerini veya içindeki gravürleri sevdikleri için eski kitap toplamaktadır.
Bu alanda ülkemizde önemli sayılabilecek bir canlılık oluşmuştur. Türkiye ile ilgili kitaplar yurtdışından getirilmekte, özel müzayedeler düzenlenmekte ve hatta internet ortamında alış-veriş yapılmaktadır.

Buna karşılık düzenlemekte olduğumuz “Eski Kitap ve Efemera Günleri”nin isminin ve çalışmalarının diğer yarısını oluşturan efemera konusu, sınırlı bir çevre dışında oldukça az bilinmekte, ancak hızla yayılmakta ve gelişmektedir.
Efemera (Ephemera); Grekçe ilişkin, ona ait anlamına gelen “epi” ve gün demek olan “hemeris” sözcüklerinin bileşiminden oluşmuş bir kelime olup, Latince üzerinden bugünkü dillere, yaygın bir biçimde olmasa da, girmiştir.
İngilizce sözlükte karşılığı; "bir günlük, kısa ömürlü" olarak verilmektedir.
Zoolojide, yalnızca bir gün yaşayan kelebeğin adı Ephemera’dır. Ephemerid sözcüğü de astronomide gök günlüğü anlamında kullanılmaktadır.
Günümüzde önemli bir ilgi ve koleksiyon alanı oluşturan efemeranın tanımı; “kısa ömürlü, geçici, kalıcı olması amaçlanmamış her türlü yazılı ve basılı kağıtlar” olarak yapılmaktadır.

Ancak yeni bir alan olması nedeniyle, hem tanım üzerinde, hem de alanın kapsamına ilişkin görüş ayrılıkları ve tartışmalar, Avrupa’da olduğu kadar ülkemizde de sürmektedir.

Kartpostal, fatura, duyuru, el ilanı gibi yazılı ve basılı kağıtların yanı sıra, kutular, paketler de efemeranın kapsamına girmektedir.
Bunların hepsi yalnızca kısa süreli bir amaç için hazırlanmış olup, işlevleri bitince atılmış olmaları gereken malzemelerdir.
Efemeracılar bunları atıldıkları yerlerden bulup çıkarmakta, atılmayıp da kenarda köşede kalmışları toplamakta, derlemekte, koleksiyonunu yapmaktadırlar.
Bu malzemeler yazıları, çizimleri gibi biçime ilişkin özellikleriyle olduğu kadar, üzerlerindeki ifadeler, metinler, adresler, isimler gibi değişik unsurlarla ilgi çekmekte, çok hoş koleksiyon konuları oluşturmaktadır.

Bu koleksiyonların, sahiplerine keyif ve zevk vermelerinin çok daha üstünde toplumsal ve tarihsel önemleri ve yararları bulunmaktadır.
Bunlar, son yıllarda dünyada ve ülkemizde hızla gelişen sosyal tarih yaklaşımının en önemli kaynaklarıdır. Geçmişteki günlük yaşam bu malzemeler aracılığıyla elle tutulur hale gelmekte, somutlaşmaktadır.
Sinema ve tiyatro afişleriyle biletleri, eski eğlence hayatı hakkında bize bilgi vermekte, anlatılmış ve yazılmış olanlara can katmakta, o günleri yaşatmaktadır.

Son yıllarda efemeraya dayalı, efemera ağırlıklı pek çok yayın yapılmıştır. Bunların başında kurum tarihleri gelmektedir. Pek çok banka ve sigorta şirketinin tarihi yazılırken belgeler, faturalar, fotoğraflar, yazışmalar görsel malzeme olarak kullanılmıştır. Bazı kimseler için zor okunan tarih kitapları, renkli, hoş ve sevimli bir hale geldiği gibi, aynı zamanda daha kolay anlaşılır ve akılda kalır olmuştur.
Örneğin ilginç bir efemera konusu olan eski milli piyango biletleri “Türkiye’de Piyango Tarihi ve Milli Piyango İdaresi” isimli kitabı renklendirmiş, Türk grafik sanatında önemli bir yer tutan İhap Hulusi’nin 45 yıl boyunca yaptığı çalışmalar da, bu sanatçımız için hazırlanan kitaba hayat vermiştir.
Efemera, seçim afişleri ve el ilanlarıyla siyasi tarihten başlayarak, fatura ve reklamlarla ekonomi ve iletişim tarihine kadar çok geniş bir yelpazede tarihi canlandırmakta ve yaşatmaktadır.




Pazar, Şubat 16, 2003

Mark Dubois'nın 10 yaşındaki oğlu Tevon'un ilk şiir kitabı: "Adadaki Çocuk"


Tevon Dubois, tiklayın!

"Dünya Günü"'nün kurucularından Mark Dubois ve Sharon Negri'nin 10 yaşındaki oğlu Tevon'un şiirlerinden oluşan "A Child On The Island - The Ageless Wisdom of a Ten-Year-Old" kitapçığı... (Mark'ı, ÇEKÜL'ün 2000 yılında, Mudanya'da düzenlediği "Dünya Günü" kutlamasına katılanlar iyi tanır!)
Dubois'lar, "düşündüğü gibi yaşayabilen" azınlıktan... Seattle yakınlarında, 1854'de kurulmuş Bainbridge Adası'nda organik sebze-meyve yiyerek, temiz sularda/nehirlerde doğayı keşfederek yaşıyorlar... Ada'da yalnızca çevreciler değil, pek çok tiklayin!sanatçı da var...

Ada sakinleri; "We are the media. We are the talk shows. We are America, waking up and tuning in."(Media biziz, "Talk-show"lar biziz, Biz uyanan ve çağa uyarlanan Amerika'yız!) diyerek kurulan "Conservation Café" ("Korumacı Kahvesi") zincirine da katılıyorlar...

Tevon'un kitabı hakkında bir görüş:
"These are lucid gems from a new astonishing mind. Think of these poems as fruit from a newly discovered tree, light reflected from the future. Or better yet, don’t think at all and simply let their purity reside within."
-Paul Hawken, Author
("Bunlar şaşıran -gelin de Nazım'ı anımsamayın şimdi... "bir çocuk gibi, şaşarak yaşamak..."ları filan...- bir yeni aklın duru mücevherleri. Bu şiirleri gelecekten yansıyan bir ışık, yeni keşfedilmiş bir ağacın meyvaları olarak düşünün. Ya da daha iyisi, hiç düşünmeyin, bırakın içlerindeki saflık orada kalsın")

Kitaptan bir alıntı; "Baraj" için yazdığı bir şiir:

"DAM

Holding back the flow of life
a black hole sucks the Earth's
existence into its hands.
It kills the river, torturing it
until there is no more life..."


(10 yaşındaki bir şairinki de olsa şiir çevirmek yaman bir iş! O yüzden Tevon'un "baraj"ı, "yaşamın akışını geriye çeken" ve "orada hiç yaşam kalmayıncaya kadar" nehri "işkence ederek öldüren", "Dünya'nın varlığını emen" bir "kara delik"e benzettiğini söylemekle yetinelim!)

Tevon Bainbridge'de değil de, Anadolu'da, hele Hasankeyf'te yaşasaydı neler yazardı kimbilir...

If Tevon had been lived in Hasankeyf, he might have been added the "cultural heritage" as well in what the dam kills..."

Bu kitaptan "online" edinmek için Tevon'un resminin üzerine ya da "Opal Creek Press" yayınevi'ne tıklayabilirsiniz... Yayınevi 2 dolar gönderme ücreti + $ 9.95'e yolluyor. Tevon'dan imzalı bir nüsha isterseniz, o zaman ona gönderme ücreti dahil $ 12'lık bir çek yolluyorsunuz: Tevon Dubois, 353 Wallace Way NE. #12 / Bainbridge Island, WA 98110. Sanmayın ki, kitabın gelirinin üstüne yatıyor! Ne mümkün! Tevon, gelirin bir bölümüyle "kendince önemsediği" bazı koruma projelerine katkıda bulunuyor...

Mark Dubois e-mail adresi: mdubois@earthday.net

Cuma, Şubat 14, 2003

Robot'un sanata meraklı olanı!



Temmuz 2003'teki yarışma için başvurular başlamış...

Kim var orada?


Tele-Actor

Reality TV programmes like Big Brother have made audiences familiar with voting to influence drama. The 'Tele-Actor' brings this concept to the internet, where an online audience casts votes to control the actions of a wired human being. As each 'election' takes place, you can see the votes come in and change your own vote accordingly. In this way, the Tele-Actor explores issues related to voting, economics, peer pressure, group psychology, market behaviour, and how trends spread. 'How do people interact and co-operate in social settings? How does applause or laughter ripple across a theatre? How do riots start?' The next live event takes place on Tuesday 18 February at the opening of Id/Entity: Portraiture in the 21st Century, at San Francisco's Camerawork Gallery and, of course, online. Register now to make your vote count! - Helen Varley Jamieson...




"Sanat ve Bilgi" geliyor


Sanat ve Plastik Sanatlar alanina "Sanat ve Bilgi" isimli yeni bir yayin
katiliyor. Dergi Kurulu şöyle diyor: "Sanat ve plastik sanatlar konularini içeren dergimiz 1 Mart
2003 tarihinde internet üzerinden yayin hayatina başlayacaktir.
Gorus ve fikirlerini bizlerle paylasmak isteyenlerin yazilarini en geç 20
Subat 2003 tarihine kadar gondermelerini rica ederiz."


İletişim için: bilgi@sanatvebilgi.com



Poetry International


"Poetry International Org" web sitesi...
Yeni ülkeler ekleniyor... "TR" yok orada daha!

Mart'a kadar "10 saniyelik film" yarışması!


Ten Second Films




Perşembe, Şubat 13, 2003

Sezgin BURAK'ın oğlu imiş meğer...


Alim Erginoğlu; genç arkadaşım için bir web-kütüğü oluşturmaya başlamışken,
Tan BURAK ile karşılaştım. Daha doğrusu sanal olarak alanlarımız kesişti. "Sezgin Burak ile akrabalığınız var mı?" diye yazdığımda "Babam olur rahmetli" dedi...
Sonra da bu adresi gösterdi:
Tarkan Sitesi...
Çok şaşırdım, çok sevindim... İnsanlar yaşar, çocukları sürdürür... Aynı gün tıpkı Açık Radyo'da Bayram Özel Programı'nda İncila Hanım'ın Ayfer Karamani ile yaptığı söyleşiyi dinlerken, kızı Arzu Karamani Pekin'in annesi için yazdığı kitap da bende bu izlenimi uyandırmışken hele...