Pazartesi, Nisan 22, 2002

Mudanyalı çocuklar ve Mark Dubois



- Bu satırlar 22 Nisan Dünya Günü'nde sabah, Mudanya'da yapılan Dünya Günü töreninden sonra uğradığımız Tirilye'den, (Zeytinbağ Belediyesi) bilgisayar sistemi ve internet bağlantısından yararlanılarak yazılıyor! -

Bu yıl, "Evimizi Koruyalım!" ana teması ile kutlanan "dünyanın yaşgünü"nde, Türkiye'deki temel etkinlik, yalnız doğal çevresi ile değil, tarihi evleri ile de hatırı sayılır bir koruma örneği oluşturmaya başladığı için Mudanya'da yapıldı. 1970'de bu hareketi ilk başlatanlardan biri; Mark Dubois da Türkiye'de idi. 21 Nisan'da İstanbul'da Çatalca'da yapılan "Çekül 7 Ağaç Ormanları"nın 10. yaşgünü fidan dikim törenine katılan Dubois, Mudanya'da bir sevgi çemberi ile karşılandı. Mudanya töreninin önemli bir özelliği de uydu kanalıyla internet üzerinden yapılan canlı bağlantı ile bütün dünyaya yayınlanması idi. (Yayın sayfası)... Nitekim törene katılan Orman Bakanı'nın konuşması sırasında Mudanya törenini internet'ten izlediklerini belirten Berlinli Türk'lerden gelen telefon mesajı da anons edilince, Mütareke Meydanı'nı dolduran yüzlerce çocuk ve genç alkışlayıp Berlin'e ve dünyaya el salladı...

Mudanyalı çocuklar, Mark Dubois'nın konuşması sırasında da alkış ve tezahürat ile inanılmaz anlamlı tepkiler verdiler... Aşağıda Mark'ın mesajından alıntılar:

Şimdi, şu anda neredeyiz? İnsanlık tarihinin tarihi bir dönüm noktasındayız. Şimdi nerede olduğumuzu ve geleceğimizi gösteren 3 şey var :1. Türlerin yokoluşu. 2. İklim değişikliği : Fosil yakıt kullanırken, atmosfere tonlarca karbon yayıyoruz, 3. Böcek öldürücü, diğer zehirli maddeler, genetik olarak dönüştürülmüş yiyecekler, plastiklerdeki hormonlar, uranyumlu mermiler, çevreye uzun dönemde olumsuz etkileri olan icatlardan bazı örneklerdir.

İyi örnekler de var: a) Davos iş dünyası liderleri, birkaç ay önce New York’ta, uluslararası bir gündem oluşturmak için toplandıklarında, Brezilya Porto Alegre’de 60 000 vatandaş, “bir başka dünya mümkün!” diyorlardı.
Atölye çalışmaları, seminerler, şarkılar ve danslarla, dünyanın sosyal ve çevresel çözümlerini vurguladılar...b) Avrupa Birliği, genetik olarak dönüşüme uğratılmış yiyeceklerle kumar oynamaya henüz hazır olmadığını söylüyor.c) Bolivya’da halk, Dünya Bankası ve Bechtel Şirketleri’nin içme suyu özelleştirmelerine karşı ayaklanmış ve baskı uygulamakta. d). Güney Afrika, Soweto’da halk, topraklarını ağaçlandırmaya ve geri dönüşümle ilgili iş alanları yaratmaya başlıyor. e) Pek çok iş dünyası lideri, atıkları bertaraf ederek çevreyi korurken, aynı zamanda para da kazanabileceklerini keşfediyorlar. f) Hükümetler, yerel ve ulusal çevre kanunlarını hayata geçirmek için, artan sayılarda, bu işe gönül vermiş elemanları istihdam etmeye başlıyorlar. Tıpkı, bugün Mudanya’da yeni bir Dünya Günü ormanı başlatacak olan Orman Bakanınız gibi, tıpkı buradaki kültür mirasını koruyan Mudanyalılar gibi... (Alkışlar) g) Her geçen gün daha fazla birey, hayatları için daha iyi seçimler yapmaya başlıyor. Seçimin yalnızca genel seçimlerde oy vererek yapılmadığını her gün daha iyi anlıyoruz... Çok fazla iyi haber var. Ama bu iyi haberlerin güçlü akımı, yokedici süreçleri durdurmak için, yeterince güçlü ya da kalıcı değil. Henüz değil...

Peki, gidişat nereye? Bu, size ve bana bağlı. Biz her gün, yaptığımız seçimlerle, dünyayı birlikte yaratırız. İhtiyacımız olduğu zaman, başarıya ulaşabiliyoruz.Bu yolda yürürken, birkaç araç bize yardımcı olabilir :

Sabır ve azim. / Sorumluluk ve hesap verebilirlik. / Kim demiş dünyayı değiştiremezsiniz diye? İçinde yaşadığımız kritik zamanlar, bizi, hayal ve isteklerimizi gerçekleştirmek için konuşmaya ve çalışmaya davet ediyor. Bundan böyle, bir farklılık yaratamazmışız gibi davranmamak zorundayız!

İletişiminizi güçlendirin. Bizi çevreleyen doğanın nimetleri ve komşularımızla daha çok ilişkiye geçmeliyiz. “Onlar” ve “düşmanlar” diye birşey yoktur. Türkiye, her zaman, yolların kesişim noktasında ve tarihin merkezinde yeralmıştır. Türkiye, aynı zamanda, çağlar boyu, iki dünyanın köprüsü olmuştur. Şimdi, sizin için çok özel bir davetim var. Şimdi, dünya bir yol ayrımındadır. Bu mucizevi kırılgan gezegen ve onu paylaştığımız tüm varlıklarla birlikte, birbirimizle yaşayıp yaşamayacağımız bu yol ayrımına bağlıdır. Sizin atalarınız, bütün dünyanın hala çok ilgisini çeken bu olağanüstü anıtları inşa etmek için yaratıcı dehalarını kullanmışlar ve çok çalışmışlardır. Şimdi siz de, gelecek kuşaklarınızı, onlara hayrete düşürecek güzellikte yeniden canlandırılmış bir doğal çevre ve doğru korunmuş bir tarihi mirastan oluşan bir dünya yaratmak için aynı yaratıcılığı ve çalışkanlığı kullanabilirsiniz.

Gelecek bizim ellerimizdedir. Özellikle de gençliğin... “Küçük Güzeldir” kitabının yazarı Bucky Fuller’ın söylediği gibi, hepimiz bir “Dünya Uzay Gemisi”nde yaşıyoruz. Bu geminin yolcuları yok, sadece mürettebatı var. !



Yayın: 25 Nisan 2002, Milliyet Kültür ve Sanat Eki


Perşembe, Nisan 18, 2002

Kültürüne sahip çıkan Ege...




4 Nisan 2002
“Bergama bir dünya kentidir! Ancak, tıpkı Türkiye gibi, Bergama da sahip olduğu kaynakları iyi kullanamıyor. Bunun için siyaseti bir tarafa bırakıp, azami müştereklerde birleşmeliyiz! Bu yüzden 2,5 yıldır, hiçbir yeni inşaata ruhsat vermiyorum...” - Akif Ersezgin, Bergama Belediye Başkanı

5 Nisan 2002

“Burası tekstil sanayii ve diğer el sanatları vesaire ile haftada 4-5 milyon dolar girdisi olan bir kentti, turiste filan da ihtiyaç yoktu.... Eski evlere gelince, pek aldıran olmadığı gibi, ‘bir yangın çıksa da kurtulsak’ diyen çoktu. Krizden sonra halkı da işe katarak, kültürel mirası koruma ve yaşatma projeleri geliştirmeye başladık...” – Selim Aşkın, Kula Belediye Başkanı

6 Nisan 2002

“İlçe olarak hiç de anılmak istemediğimiz bir biçimde algılanıyoruz. Artık kültürel mirası öne çıkartmaya hazırız. Bunun için Sağlık Caddesi’nin iyileştirilmesi ile işe başladık. Kahramanlar Caddesi esnafı ise bana niye oradan başlanmadığının hesabını sordu. Ben de ‘işte bunu sorun bana’ dedim. Bazı tur operatörleri, broşürlerine ‘Sağlık Caddesi’ndeki dükkanları mutlaka ziyaret edin’ diye yazmışlardı...” - Fuat Akdoğan, Kuşadası Belediye Başkanı

“Bizim, korumada kamu-yerel-sivil işbirliği derken kasdettiğimiz ‘kamu’; ‘devlet’ demek değil, devletin ve toplumun karşılıklı görevlerini yeniden inşa ettikleri alandır. ‘Yerel’, yerel dinamiklerin yeniden inşaı ve güçbirliğine katılımıdır. Sivil ise ‘başıbozuk’, ‘resmi olmayan’ değil, katılımcılığı ve etkileşimi teşvik eden güçtür. Sonuçta, eskimiş kavramlardan kurtulmak ve hayatı savunmak zorundayız, çünkü artık gerileyecek bir yer kalmadı...” - Hasan Özgen, Çekül Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi, Yönetmen.

“Türkiye, yeni binyıla, diri tutulması gereken kesimlerle çok yönlü birlikteliğe dayalı yürüyor. Bugün yanlışın doğruya dönüşmesi için Kuşadası’ndayız. 22 Nisan’da Dünya Günü’nü başlatanlardan Mark Dubois Türkiye’ye gelecek, Dünya’nın yaşgününde, Mudanya’dan dünyaya mesaj vereceğiz.. Bu yeni bir buluşma, yeni bir yürüyüştür...” - Prof. Dr.Metin Sözen


Yukarıdaki alıntılar, 4 ve 7 Nisan günleri arasında yapılan “Ege Koruma Toplantıları-I” etkinliği sırasında tuttuğum notlardan... Bergama, Kula, ve Kuşadası yerel yönetimlerinin evsahipliğinde, onlarla ve oralardaki sivil örgütlerle işbirliği içinde Çekül Vakfı’nın Ege bölgesindeki koordinatör ve temsilcilerinin düzenlediği bu etkinlik, - Birgi de dahil- kent gezileri, sergiler, Kuşadası’nda bir panel ve çeşitli toplantıları içeriyordu. Üç kentin de ortak derdi –ya da Bergama Belediye Başkanı’nın deyimiyle “azami müşterek”i-, sahip oldukları kültürel mirasın, başta kitle turizmi olmak üzere, plansızlık ve yanlış politikalarla “çarçur edildiği” idi. Tutulan notların devamını, ilgili internet kaynakları ve çekilen fotoğraflarla birlikte http://cekul.blogspot.com adresinde bulabilirsiniz...



Yayın: 4 Nisan 2002, Milliyet Kültür ve Sanat Eki






Çarşamba, Nisan 10, 2002

İsrael ve Filistin’de kültür-sanat...



Ortadoğuda ipler iyice birbirine karışırken, Filistin ve Israel’deki kültür ve sanat yaşamının, kültürel korumanın ne merkezde olduğu da ayrı bir merak konusu...

Avrupa Birliği’nin 26 Avrupa ülkesi ile Israel’den oluşan ve bir “Avrupa Kültür Mirası Ağı” kurmayı amaçlayan “Cultivate Europe” projesinin alt başlığı; “Cultivate Israel” web sitesine bakılacak olursa, Israel’in bu konuda hiç bir sorunu yokmuş gibi görünüyor. Sitenin girişinde “İsrael, yalnız bilişim teknolojilerinde değil, kültür mirası alanında da dünyaya çok şey sunuyor” deniliyor. İsrael’in, A.B.’nin 5. Çerçeve Programı kapsamında katıldığı programlardan yalnızca biri olan “Cultivate Israel” ile şunlar amaçlanıyor:

  • A.B. “Bilgi Toplumu Teknolojileri” programı içinde İsrael kültür mirası kurumlarının bilinirliğini artırmak ve katılımın başarısı için çalışmak,

  • Müzeler, anıtlar kurumları, kütüphaneler, arşivler ve galerilerden oluşan Avrupa kültür mirası ağının bir parçası olmak (Israel’in 200’e yakın müzesi var) ,

  • Israel’deki pek çok önemli kültür mirası kurumu ve ören yerini Avrupa’daki etkinliklerle ilinitilendirmek,

  • “Bilgi Günleri”, elektronik bilgi servisleri gibi araçlarla AB’nin “Bilgi Toplumu Teknolojileri” programına sunulmuş tekliflerin kalite ve sayısını yükseltmek.


  • Kültür ile teknolojinin bu işbirliği İsrael toplumunu daha “incelmiş” düzeylere taşıyor. Örneğin geçtiğimiz Mart ayını, ülkenin ilk “yaratıcı çevrebilim” ve “eko-turizm” merkezi Lotan’da kuş gözlemeye hasretmişler...

    Öbür tarafa gelince... Filistin’in sayfiyesi ve “kültür şehri” Ramallah’ın web sitesi, daha çok “gelecek zaman” kipiyle konuşuyor. “Pek çok kültür sanat merkezinin Israel işgali altındayken yokedildiği, şehrin hem altyapı, hem kültür yaşamı açısından her seferinde yeniden inşa edilmek zorunda kalındığı” vurgulanan siteden, sadece bir tek bağlantı veriliyor, Filistin Kültür Bakanlığı’nın kurduğu: “Sakakini Kültür Merkezi”...

    Sakin bir müzikle açılan sitede El Aksa’dan sonra hazırlanmış “100 Şehit 100 Yaşam” ve 1998’de 50. yıldönümü yaşanan “Nakba” (Kıyamet) başlıklı sergiler, Görsel Sanatlar, Edebiyat, “Filistinli kültürel kimliği”ni işleyecek uzun vadeli etkinlikler ve Mart ayı programı yer alıyor. Filistinliler de Mart ayında “Sinema ve Fotoğrafta Kadın” konulu 3-5 film gösterisi yapmışlar... (Bu yazı gazeteye yollanırken, evinde mahsur kalan bu Merkez'in Müdiresi'nin yazdığı ve "Indymedia"da yayınlanan çağrı internet'te bir e-posta zinciri halinde dolaşıma çıkmıştı...)

    Bir de dönüp, UNESCO’nun web sitesine, “Silahli Çatışma Halinde Kültür Varlıklarının Korunmasina Dair Sozlesme ve Ekleri”nin bulunduğu sayfaya bakalım:

    “Yaşamlar kayboluyor… Aileler göçmenlere dönüşüyor… Çocuklar sakatlanıyor… Anıtları niçin korumalı? Birgün çatışmalar bitecek… Birgün insanlar kendi evlerine dönecek… Parçalanmış yaşamlar yeniden bir araya gelecek… Kültür mirası kimliği yansıtır. Onun korunması dağılmış toplumların ve kimliklerinin yeniden kurulmasına, onların geçmişlerinin ve geleceklerinin birbirine eklemlenmesine yardım edecek…”

    İnşallah!


    Yayın: 4 Nisan 2002, Milliyet Kültür ve Sanat Eki

    Tarihi Kentler Birliği Tokat Buluşması...



    Türkiye’de, bünyesinde tarih ve kültür açısından kayda değer ölçüde “miras” barındıran ve bu mirası doğru koruma yolunda belli ölçütlere uyan kentlerin bir örgütü var; “Tarihi Kentler Birliği”! Bu örgütle, yani “kültür zenginliği” ile Türkiye, AB’ne de girmiş durumda. Türkiye’ninki, Avrupa Tarihi Kentler Birliği’nin 12. üyesi... 100’e yakın belediyenin üye olduğu bu Birlik, her seferinde başka bir kentte toplanarak, öncelikle o kentin, genel olarak da Türkiye’nin kültür mirasının korunması konusunu tartışıyor. İşte bu toplantılardan sonuncusu 22-24 Mart 2002 tarihleri arasında Tokat’ta yapıldı...

    Tokat’ta hemşehrilerin oylarıyla işbaşına gelmiş bir “Kent Senatosu” var... Çekül Vakfı’nın girişimi ile kurulan Senato, Tokat’ın, kültür mirasını koruma yolunda çözüm arayan bir kent iken, çözümleri bulup, uygulama aşamasına gelen bir kent olmasında önemli rol oynuyor. Senato, bir taraftan çalışıp, bir taraftan da bulgularını sistematik hale getirerek, “bilgi” üretiyor...

    Tarihi Kentler Birliği Tokat Buluşması’nın 22 Mart’taki ilk günü, Tokat ve çevresinde yaşayan el sanatları ve halk kültüründen örneklerle oluşturulan bir sergi, “Selçukludan Günümüze Akan Uzun Yol” ve “Tarihi Kentler Birliği’nin Geleceği” başlıklı panellerle başladı. Toplantı açılışında Tokat Valisi Mehmet Gündoğdu, “Halk oyunları ile kültürü canlı tutmak kolay ama tarihi mirası oyunla canlandırmak zor, kaynak yaratmada bulduğu yaratıcı çözümler getirdiği için gerçek bir sivil toplum kuruluşu olan Kent Senatosu’nun bu bağlamda işlevi çok önemli” diyerek, kamu-yerel-sivil işbirliğini benimsediğini gösterdi... Çekül Vakfı Başkanı Prof.Dr. Metin Sözen’in yönettiği ilk panelin konuşmacıları arasında bulunan Prof. Dr. Raci Bademli, kültür mirası “taşınır ve taşınmaz varlıklar” olarak gruplanırken, onun hep “elle tutulur” şeyler olarak algılandığını, oysa kültürün “elle tutulamayan” şeyleri de içerdiğini vurguladı ve “bir bütün olan kültür zincirinin kırılmaması” gerektiğine dikkat çekti. Bademli, belki de bir “kültür zinciri mühendisliği” disiplininin gelişmesi gerektiğini, bir tür “kırsal yaşam bilgeliği” diye adlandırılabilecek bu “elle tutulamayan” kültürün aktarılmasında ülkemizde “genetik bir sıkıntı” yaşandığını belirtti.

    “Tokat Buluşması”nın ikinci gününde kentteki tarihi eserler, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Kampüsü ve Ballıca Mağarası gezildi. Son gün, Danişmentliler döneminin başkenti Niksar’a bir gezi yapıldı. “Edirne’den Karsa kadar” pek çok üye kent belediye başkanının, sivil toplum temsilcilerinin ve gönüllülerin katıldığı, Tokat’lıların sıcak dostluğu ile sarılıp sarmalanan bu üç günlük kültür alışverişi sırasında çok şey söylendi, ilginç çözümler üretildi ve kararlar alındı. Ayrıntılar “Tarihi Kentler Birliği”nin web-kütüğünde!


    Yayın: 28 Mart 2002, Milliyet Kültür ve Sanat Eki