Cumartesi, Mart 27, 2010

"ŞAİRLERİN İLKBAHARI"

-Sayın Şehmus Güzel, Web'de Kültür Sanat okurları için yollamış, teşekkür ediyoruz!-

ŞAİRLERİN İLKBAHARI
M. Şehmus GÜZEL


Fransa’ya ilkbahar erken geldi. Çok değil. Biraz erken geldi... Fransa’da “Şairlerin İlkbaharı” veya “Şairler İlkbaharı” adı verilen etkinlikler dizisi 8 martta başladı 21 marta kadar sürecek. 8 Mart malum Kadınlar Günü 21 Mart ise UNESCO tarafından “Dünya Şiir Günü” ilan edildi. Bu vesileyle benim şiir yazdığımı anımsayan kimi dost tarafından Paris ve çevresindeki kimi etkinliklere davet edildim ve bunun üzerine şiir yazdığımı anımsadım.

Evet zaman zaman kimi geçici, anlık ve zorlu duygularımı şiirle ifade ettiğim oldu. İç dalgalanmalarım, kimi duygularım, geçen veya geçemeyen bir bulutun biçimi, rengi, durumu, ısıtan veya ısıtamayan güneş, dağ manzaraları, Nijer’deki çöl sıcağı, dağ manzaraları, çocukluk, ilkgençlik, gençlik veya yaşlılık an(ı)ları, ağrıları dememek için, Nijer’deki çöl sıcağı, Makam Dağı’nın kadim çiçekleri, Diyarbakır karpuzu, Ergani kavunu, Dicle ve Fırat, Marmara, Ak ve Kara denizler ve daha bin bir “seyir” ancak şiirle yazılabilirdi ve ben de dayanamayıp öyle yaptım. Bu arada iki de şiir kitabı yayınladım. Bunlar piyasada satılmak üzere yayınlanmadı, 2003 sonunda ve 2005 sonunda yeni yıl kutlaması niyetine yakın dost ve arkadaşlarıma yeni yıl kartı olarak gönderilmek üzere yazıldı. Ve şiirden çok şaka yüklü olduğunu burada itiraf etmeliyim. Bugüne kadar yayınlanan iki şiir kitabım şunlardır:





Bu kitaplar üzerine son derece şirin ve gerçekten kitaplar okunduktan sonra yazıldıkları her hallerinden belli iki ve kanımca önemli makale bile yayınlandı. Biri Hasan Akarsu tarafından ( « M. Şehmus Güzel’in şiirleri : ‘Aşk-Olsun !’ », Berfin Bahar, Sayı : 85, Mart 2005, s. 75. ), diğeri Güngör Gençay tarafından ( “Bir satır arası şairi: M. Şehmus Güzel”, Evrensel, 7 Ağustos 2008). Gerçekten şair ve yazar, şiir ve şairlik mesleği konusunda katkıları bilinen iki kişinin bu kitapları övmesi elbette benim açımdan yeni bir enerji kaynağı oldu. Her ikisine bir kez daha teşekkür borçluyum. Şiir kitaplarım üzerine tanıtıcı şeyler yazan başkaları da oldu.

Ekte kitapların kapaklarının skanerlerini gönderiyorum. Şiirlerimden seçtiğim birkaçını da « tadımlık » olsun niyetiyle aşağıda sunuyorum. Kitaplarda yer almayanlar da var.

Bu bağlamda “Şairlerin İlkbaharı”nın 12.sinin afişini de ekte iletiyorum. Bu yılki kadınlara ithaf edildiği için “couleur femme” notu var afişte. Evet “kadın rengi”, çünkü bilhassa geçmiş dönemlerdeki kadın şairlerin isimlerinin ve yapıtlarının ortaya çıkarılması, unutulmaması ve günümüz kadın şairlerinin yapıtlarının daha çok insana, daha çok mekana ulaştırılması dileğiyle.
   
Nitekim bu yıl bu şiirsel etkinlikte bir anlamda onur konuğu ve adına ikinci kez “ödül” verilecek olan Lübnan kökenli ama uzun yılllarını önce Mısır’da sonra Fransa’da yaşamış ve Fransa’ya bir müzisyen oğul, Louis Chedid, bir ressam kadın, kızı Michèle Chedid-Koltz, bir müzisyen torun, çok sevilen Matthieu Chedid, sunmuş iyi yazar ve şair Andrée Chedid var. Doksan yaşında. Etkinliklerde onu bir anlamda torunu temsil ediyor, şiirlerini en iyi tiyatro ve sinema sanatcıları okuyor.

Kadın şairler onunla sınırlı değil. Fransalı ve başka “dünyalardan” gelen kadın şairler de var : Linda Maria Baros, Sylvie Birioux, İra Feloukatzi, Françoise Leclerc, Alice Macahado ve daha niceleri. Rusya Federasoyonu’ndan Maria Stepanova, Olessia Nokolaeva...

Türkiye’den de yüzümüzün akı, iyi şair, kahkahasıyla Sorbonne Ünuversitesi Guizot amfisini tatlı tatlı sarsalayan Lale Müldür. Lale ile 1982 yaz tatili sırasında Gümüşlük’te ve Ece Ayhan nam şiir devinin bilmeceleriyle “içtiğimiz” gecelerin tadındayım yeniden. Ay batmak istemez, güneş günaydın demez gecelerdi bunlar... Bunları Ece Ayhan ile ilgili değişik makalelerimde anlattım. Burada o konuya tekrar dönmeyeceğim. Lale Müldür o günlerde şair olacağının ilk ipuçlarını veriyordu ve biz de bundan epey keyif alıyorduk. O Lale işte bugün bu Lale’dir.

Elbette Paris’teki başka etkinlikler çerçevesinde okuma günlerine katılan Füruzan Hanımı da unutmamak lazım. Onun birçok romanını,  anlatısını birer şiir biçiminde okumak mümkündür çünkü.

Her şey önce şiirle başlar. Bihassa yazma serüvenimiz. Şiir yazmayan kaç çocuk, kaç genç vardır? Gönül istiyor ki o çocukluk ve o ilkgençlik “karalamaları” gün yüzüne çıksın. Bu ülke, bizim ülkemiz, şair yatağıdır. Şair hazinesidir. Dadaloğlu ve Yunus Emre’den Nâzım Hikmet’e,  Orhan Veli, Melih Cevdet Anday’dan Ahmet Telli, Bayram Balcı ve Adil Okay’a, Ahmed Arif’ten Yılmaz Güney’e say say bitmez...

Evet her gün ve herkese şiir. Baudelaire Baba ne demiş? : “Bir adam (kadın veya erkek. MŞG) yemek  yemeden  iki gün dayanabilir ama şiirsiz asla!” Madem öyle işte ödevimi yapıyorum ve birkaç şiirimi de bu vesileyle sunuyorum. Şiirli geceler ve gündüzler dileklerimle.


eş-(ben)im

eşim
benim
kapalı kaldı
aklını çaldı.


8 Mart 2010


hamdullah uysal için

 kavgada
düştü hamdullah
avucunda güneş
hamdullah gitti
güneşi bize bıraktı


1 Mart 2010


kişkiş

köşebaşlarını tutmuş
danalara
etkisiz yetkili de olsalar
yetkili etkisiz de olsalar
kişkiş
kişkiş
kişkişlanoğlumkişkiş

            bilinmezbirzamanınsabahında

Ev

her kutu
bir ev
her evde
kibritler
tutuşmaya
hazır (lanmış)


24 Aralık 2009



marmara


marmara deniziyle maçımız
en iyi ihtimalle
berabere bitebilir :
denizi  yenmek
asla mümkün

       
        30 Aralık 2002

Hiç yorum yok: